19 Ekim 2009 Pazartesi

Türkiye'nin Geleceğine Yatırım (!) Oy Simsarlığı mı?


Türk Eğitim-Sen'in geçtiğimiz günlerde 953 üniversite öğrencisiyle gerçekleştirdiği anketin sonuçları üzerinden bazı çıkarımlar yapmakta fayda var diye düşünüyorum. Öğrencilerin sosyo-ekonomik, toplumsal, siyasal konulara dair yaklaşımlarını ortaya çıkaran anket Gazi, Marmara, Dokuz Eylül, Karadeniz Teknik, Atatürk ve Gaziantep Üniversitelerinde gerçekleştirilmiş.
Ankete göre öğrencilerin sadece %28'inin aile gelirleri 1501 liranın üzerinde. Bu yüzdeliğin dışında kalan öğrencilerin ailelerinin kazanç rakamları ile ilgili bir veri olmamasına rağmen anlaşılan o ki Türkiye'de öğrencilerin %72'lik kısmı ailelerinden çok büyük ekonomik destek alamamakta. Ankette yer alan diğer rakam ise bu gerçeği net bir şekilde gösteriyor. Öğrencilerin %63,5 gibi bir orana takabül eden kısmı yükseköğrenim hayatları süresince herhangi bir kurumdan burs veya kredi almakta. Okurken çalışan öğrenci oranı ise %10. Veriler üzerinden hareket edersek eğer durum pek iç açıcı değil. Yükseköğretim dediğimiz şeyin süreklilik ve yoğun mesai istediğini düşünürsek eğer, ekonomik anlamda yeterliliğe sahip olmayan öğrencilerin bu yoğun mesaiye kendilerini ne kadar verebilecekleri ve öğrenim süresince gerekli olan metaryalleri ne şekilde temin edecekleri gibi sorulara olumlu yanıt vermek pek mümkün görünmüyor.
Yapılan araştırmanın siyasal konulara ilişkin kısmında ise Türkiye'nin geleceği olarak addedilen öğrencilerin yine geleceğe dair umutlarının ne kadar az olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Öğrencilerin %84'ü Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi durumdan memnun değil. Yüzde 87'lik bir kısım ise Türkiye'nin bağımsız hareket edemediğine inanıyor. IMF ve Dünya Bankasının Türkiye'yi yoksullaştırdığına olan inanç neredeyse öğrencilerin yarısında hakim. Peki bu olumsuz tablonun düzelmesi adına ileride siyaset yapmak isteyen genç var mı? Türkiye'de gençlerin büyük bir kısmı, %56'lık bir oran, politika yapmamaktan yana. Çünkü Türkiye'de öğrencilerin %28'i politikacıları dürüst bulmazken, %21'i siyaset kurumunun belli kişilerin tekelinde olduğunu düşünüyor ve %14 kadarı da gençlerin politikaya atılmasının çok zor olduğuna inanıyor. Dolayısıyla ortaya çıkan tabloda Türkiye'de gençlerin siyasetle çok da ilgili olmadığını, ilgili olanların ise belli nedenlerle bu duruma olumsuz baktığını görüyoruz.
Türk Eğitim-Sen'in araştırması, Türkiye'de gençlerin ekonomik anlamda yetersizliklerle mücadele etmesinden tutunda, siyaset kurumuna, siyasetçilere ve genç olarak siyaset yapmaya karşı çok da olumlu bir bakışa sahip olunmadığını gözler önüne seriyor. Araştırmanın verilerini bir kenara koyalım ve başka ihtimaller üzerinde duralım. Türkiye'de üniversite gençliği acaba mevcut iktidar partisine ne kadar güveniyor? Eğer gençler mevcut iktidar partisine ve icraatlarına güveniyor olsalar, sanıyorum anket çalışmasında %84'lük bir oranla Türkiye'nin içinde bulunduğu durumdan rahatsızlık duymazlardı. O halde şunu söyleyebilir miyiz? Akademik yıl başlamadan önce II. Öğretim öğrencilerinin harçlarına yapılacak olan zam meselesi, AKP'nin en zayıf halka olduğunu düşündüğü üniversitelerde bir sempati yaratmak senaryosu muydu? Önce harçların çok büyük oranda yükseleceği medyaya duyuruldu, öğrencilerin tepkilerinin büyüklüğü görüldü ve daha sonra Başbakan Erdoğan adeta kahramanca, bu harçlara zam meselesinin olmayacağını ilan etti. Bilmiyorum, çok mu art niyetliyim ama toplumların ekonomik veriler ve kaygılar üzerinden yönetildiği, reflekslerinin bu verilerle belirlendiğine olan inancım sanki bu senaryoyu doğruluyor gibi... Önce yüksek zam oranı ile ürküt ve bunu üniversite yönetimlerinin belirlediği rakamlar olarak ortaya koy, sonra Bakanlar Kurulu ve Başbakan kararı ile bu fiyatların geri çekildiğini ilan et. Evet, senaryo çok da zorlama değil. Özellikle üniversitelerde çok da güçlenemeyen bir siyasi hareket için gayet de makul bir yol.

Zayıf toplumlar için güçlü liderler gereklidir ve Başbakan Erdoğan gayet güçlü bir liderdir; fakat toplumun en güçlü halkası olmaya aday üniversite öğrencileri için ise güçlü liderden başka rasyonellik de gereklidir. Dolayısıyla ucuz politikalar üniversite gençliği için çok da makul bir seçenek değildir. Kadroları tam olmayan, ekipmanı yeterli olmayan birçok üniversite varken, her şehre bir üniversite açmak ve sonra o üniversitelerdeki gençlerin desteğine talip olmak... Evet, yurdumun her yanında üniversite olsun, üniversite demek “kültür zenginliği” demektir; fakat içi boş bir üniversite sadece açıldığı şehrin ekonomisini canlandırmak işlevini görür ve ayrıca üniversite mezunu işsizler oranına da artı değer katacaktır!

Burak YALIM 19/10/09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder