21 Mart 2010 Pazar

Alternatif Siyaset Arayışları ve HEPAR


Türkiye siyasetinde “alternatif arayışı” çok uzun zamandır birçoğumuzca dile getiriliyor. Mevcut iktidar partisini beğenmeyenler, muhalefeti de yeterli bulmayanlar genel olarak alternatif arıyorlar. Alternatif arayan kitle ise öyle yadırganacak kadar az değil. Seçimler geldiğinde aman kötünün iyisi diyerekten oy verenler çok fazla. Bu alternatif arama deyimi veya alternatif yok deyimi çok moda olmakla birlikte aslında biraz da içi boş bir yaklaşım. Çünkü alternatif yok diyenlerin birçoğu mevcut siyasi zemini ve partileri neden eksik gördüğünü, nelerin değişmesi gerektiğini veya alternatif dedikleri şeyin nasıl olacağını da öyle bir iki cümle ile açıklamaktan öteye gidemiyor. Peki ya alternatif olacağını iddia edenler ne durumdalar? Türkiye’de TBMM çatısı altında olmayan partilerin hemen hepsi bu değişim, alternatif siyaset, çarkı yıkmak gibi kavramları kullanmaktalar. Özellikle Mustafa Sarıgül’ün Türkiye Değişim Hareketi, Abdüllatif Şener’in Türkiye Partisi ve Osman Pamukoğlu’nun Hak ve Eşitlik Partisi bu tabloda karşımıza yeni simalar olarak çıkıyor ve iddialı söylemlere sahipler. Aslında Abdüllatif Şener yeni bir sima değil ancak sıfırdan başlamak ve hiç eskisi gibi olmadığı iddiaları ile bu kategoride değerlendirilebilir.

Alternatif siyaset arayışı noktasında gençlik olarak tabir ettiğimiz üniversite öğrencilerinde de ciddi bir arayış gözlemlenmekte. Dolayısıyla siyasette alternatif olduğunu iddia edenler ve gelecek seçimlere ilişkin planlar kuranların bir ilgi odağı da gençler. Siyasete ilgili ve meraklı bir genç olarak ben de bu gelişmeleri yakından takip etmeye çalışmaktayım. Esasen alternatifin ne olduğunu anlatmak, alternatif seçenekler üretmek üzere çalışmak isterken bir yandan da kendini hasbel kader bu pozisyonda konumlandıranlara da ilgisiz kalmıyorum. Yaklaşık 3 ay kadar önce bu iddialara sahip Abdüllatif Şener ile bire bir temas kurabilme ve bazı sorularımı iletebilme şansı bulmuştum. Kendisine gençliğe her siyasetçinin önem verdiğini ancak bunun sadece lafta kaldığını ilettiğimde beni tatmin edecek herhangi bir cevap verememişti. Yine üniversitemizde verdiği konferansın akabinde sorulan soruların birçoğunu şark kurnazlığı ile cevap veriyormuş gibi yapmış ve aslında alternatif olmaya hazır olmadığını bizlere göstermişti.

Alternatif olacağına inanan bir başka isim Osman Pamukoğlu ve kendisi 21 Mart 2010 tarihinde il başkanlığını açmak üzere Çanakkale’ye geldi. Bir arkadaşımız vesilesi ile bizde akşam saatlerinde partililer ile buluşacağı yemeğe katıldık. Gün içinde yaptığı konuşmayı kaçırdığımız için uzun soluklu bir konuşma yaparsa niyetini anlarız diye ümit ederken kendisi kürsüye geldi ve on dakikalık bir konuşma yaparak yerine oturdu. Niyetini anlamak istiyordum çünkü siyasete olan merakım neticesinde Osman Pamukoğlu ve partisi HEPAR hakkında sorulara maruz kalıyor ancak herhangi bir bilgi sahibi olmadığım için (geniş anlamda) kısa cevaplar vermekle yetiniyordum. Ümit ettiğimiz uzun konuşma olmayınca bir hal yolunu bulup protokol masasına gitmemiz gerekiyordu ve o esnada elimde karıştırdığım parti programı hakkında bir iki soru sormalıydık. Parti programı her siyasi partide olduğu gibi genel ve makul cümlelerle doluydu ancak bahsedilen vaatlerin nasıl yapılacağına dair herhangi bir emare yoktu. İkincisi ise kendi ilgi alanım olan Uluslararası İlişkiler (parti kitapçığında dış siyaset olarak yazılıydı) ile ilgili sadece iki sayfalık bir düşünce demeti bulunmasıydı. Bir başka konu da Türkiye gibi jeopolitik konumu ve tarihi kültürel mirasları neticesinde bölgesinde birçok soruna ve meseleye yakından ilgi duyan bir ülkenin sorunsallarının, sadece Ermeni Meselesi, Kıbrıs Sorunu ve Avrupa Birliği ile ilişkiler ile sınırlı tutuluyor olmasıydı. Masanın kalabalıktan arınması ile birlikte bir hamle ile Osman Pamukoğlu’na bu soruları yöneltmek üzere yaklaştık. Klasik merhabalaşma faslından sonra kendisine, siyasi parti programında uluslararası ilişkilerin sadece iki sayfa ve beli konular üzere şekillenmesini doğru bulmadığımı ilettim ve bu konuda herhangi bir akademik destek alıp almadıklarını sordum. Aldığım cevap beni hiç şaşırtmadı. Osman Pamukoğlu çok başarılı bir askerdir ve memleketimize çok emeği geçmiştir ancak “akademisyenleri sevmiyorum” şeklinde cevap vermesi çok vahimdi. Askerlerin her şeyi biz biliriz yaklaşımını bir kere daha canlı bir şekilde görüyordum. Aramızda geçen diyaloga devam edelim. Daha sonra bana ne istiyorsun, neyi merak ediyorsun dedi ve ben de kendisine bir emekli asker olarak Türkiye – NATO ilişkilerini neden yorumlamadıklarını bu konuda ne düşündüğünü sordum. Bana tekrar, “ne istiyorsun evladım” diye sordu. Ben o esnada boşta bulunarak “bağımsız Türkiye” dedim. Parti programını elimden aldı, bir sayfayı açtı ve orada yazan “siyasi ve ekonomik bağımsızlık” kısmını bana gösterdi. Ben de hiç durmadan “peki nasıl olacak” diye ekledim. “Onu kaptana, bana bırakacaksın” şeklinde bir cevap aldım. Ağzımı kapamak pek huyum olmadığı için ben de yine ekledim, “biz gençler bir şey yapmayacağız ve bekleyecek miyiz, ben daha aktif olmamız gerektiğine inanıyorum” dedim. “Sen kaç tane akademi bitirdin, ben 4 akademi bitirdim, bir şey yapmak konuşmak değildir, pratiktir” şeklinde bir cevap aldım. Herhalde aramızda geçen konuşmaları daha fazla anlatmama gerek yok.

Şimdi HEPAR ve Osman Pamukoğlu ile ilgili çok daha net konuşma şansını yakaladığım için yemeğe davet eden arkadaşıma teşekkür ederim. Yukarıda geçen diyalogun benim açımdan yorumu şöyledir. Biz biliriz, biz en iyisini biliriz, sizin bilmenize ve düşünmenize gerek yoktur, siz sadece seçim günü geldiğinde bize oy verin. Ve böyle bir yorumun ardından da mevcut siyasi ortamın alternatif üretme çabasındakilerin resmettiğine göre çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Osman Pamukoğlu “orasını kaptana bırakacaksın” derken demokrasi kültürünü, kendi partilerinin adı olan hak ve eşitliği nereye koyuyordu? Alternatif olmak, yüzde bilmem kaç oy almak için çabalamak yerine halka ve düşüncelerine önem vermek, yarınları inşa etmek için oy talep ederken ülkenin yarınları olan gençlere değer vermek olmalıdır. Hepimizin bildiği bir laf vardır, “yiğidi öldür ama hakkını yeme”. Ben de Osman Pamukoğlu ve partisi HEPAR hakkında olumsuz eleştirilerimi dile getirirken kendisiyle yaşadığım diyalogdan sonra beni işaret ederek “On numara Türk genci” dediğini de söylemek zorundayım. Ve buradan da anlaşılıyor ki aslında kendisi bazı şeyleri görmek konusunda isteksiz değil ama herhalde henüz yıkamadığı “ben bilirim” tabuları onu engellemekte.

Hâsılı, Türkiye’de alternatif siyaseti bulmak konusunda sanırım çok çalışmamız gerekecek. Osman Pamukoğlu’na kızmaya çok da hakkım olmadığını da düşünmüyor değilim. Acaba kaçımız parti programlarını okuyor, partilerin hangi çıkarımıza hizmet edeceğinden çok ülkeye ne vereceğini düşünüyoruz? Evet, hepimiz farklıyız ve çıkarlarımız da farklı olabilir, peki hiç mi ortak çıkarımız yok? Hepimizin farklı olduğu ama eşit olması gereken nokta “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” ve ortak çıkarlarımızın aranması gereken yer de burası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder