18 Nisan 2010 Pazar

DERVİŞ EROĞLU: KKTC’DE YENİ DÖNEM

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk turda tamamlandı ve Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Dr. Derviş Eroğlu oyların % 50.38’lik kısmını alarak KKTC’nin 3. Cumhurbaşkanı oldu. Seçim sonucunda; seçim sürecinde cumhurbaşkanlığının en kuvvetli adaylarından biri olarak görülen KKTC 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat %42.85, seçim süreci içerisinde Derviş Eroğlu’nun adaylık dilekçesinde imza atıp daha sonra kendisi bağımsız aday olan ve bu davranışı ile ciddi eleştiriler yöneltilen Tahsin Ertuğruloğlu %3.81 oranında oy aldılar. Demokratik teamüller içerisinde gerçekleşen seçimlerin neticesi, seçim sürecinde gerçekleştirilen anketlere ve beklentilere yönelik olduğu gibi ilk turda Eroğlu’nun cumhurbaşkanı seçileceği öngörüsünde bulunanları da haklı çıkardı.

Perşembenin Gelişi Çarşambadan Belliydi
Bilindiği üzere Nisan 2009’da KKTC’de gerçekleştirilen genel seçimlerde Ulusal Birlik Partisi almış olduğu oylarla tek başına iktidara gelmişti. Aslında 2009 yılında gerçekleşen seçimlerin sonucu yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ne şekilde sonuçlanacağına dair emareler gösteriyordu. 2003 ve 2005 yıllarında gerçekleşen Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ciddi bir yükseliş gösteren Cumhuriyetçi Türk Partisi, 2009 yılında gerçekleşen seçimlerle oylarında yaşanan ciddi düşüş ile birlikte Kıbrıs Türklerinden ciddi bir mesaj almıştı. Kıbrıs Türkleri 2003 yılında yapılan genel seçimlerde CTP’yi iktidara taşırken Mehmet Ali Talat Başbakanlık koltuğuna oturmuştu. 2005 yılında ise yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CTP’nin adayı Mehmet Ali Talat cumhurbaşkanı seçilmişti. Mehmet Ali Talat ve partisi CTP’yi 2003 yılında iktidara ve Mehmet Ali Talat’ı 2005’te Cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşıyan seçimlerde, Kıbrıs Türkleri yılların çözümsüzlük statükosunu ve dünyaya entegre olma hayallerini CTP ve Mehmet Ali Talat’ın politikalarında görerek oy kullanmışlardı. 2003 yılından 2005 yılına kadar Başbakanlık ve 2005’ten günümüze Cumhurbaşkanlığı görevlerini yürüten Mehmet Ali Talat’ın vaat ettiği çözümün ve dünyaya entegrasyon projesinin gerçekleşmesi yönünde en basit izolasyonların dahi kalkmış olmaması, Avrupa Adalet Divanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bünyesinde Kıbrıs Türklerinin umut ve gururunu inciten kararların alınması ve son olarak Kıbrıs Rum Yönetimi Liderliğine Hristofyas’ın seçilmesi ile pompalanan “çözüm artık daha kolay” anlayışı ile birlikte ardı arkası kesilmeyen müzakere sürecinden olumlu yönde somut bir sonucun çıkmaması, Kıbrıslı Türklerin 2009 Nisan’ında CTP’den ve 2010 Nisan’ında ise Mehmet Ali Talat’tan vazgeçişini beraberinde getirdi. Özetle, Derviş Eroğlu’nun partisi UBP’nin Nisan 2009’da oyların büyük çoğunlunu alarak tek başına iktidara gelmesi aslında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucunda Saray’da da bir değişimin olacağını bizlere göstermişti. Kısaca söylemek gerekirse perşembenin gelişi çarşambadan belli olmuştu.

Talat’ın Yerine Neden Eroğlu?
Kıbrıslı Türkler yukarıda bahsettiğimiz üzere çözüm vaatlerine rağmen herhangi somut bir gelişme olmamasından sıkıldıkları gibi AAD ve AİHM bünyesinde alınan kararlar neticesinde var olan umutlarını yitirmişlerdi. Elbette Kıbrıslı Türkler ve tüm taraflar çözümden başka çare olmadığını ve KKTC’nin dünyadan izole olmuş bir şekilde yaşamasının mümkün olmadığının bilincindeler. Ancak unutulmaması gereken diğer bir nokta ise bugün Kıbrıslı Türklerin neredeyse tamamının -diğer tüm aktörlerin olmadığı bir ortam düşünüldüğünde- KKTC’nin onurlu bir devlet olarak tanınmasından ve Kıbrıs Rumları ile birlikte yaşamak zorunda kalmayacakları bir çözümden yana tavır alacaklardır. Kıbrıslı Türkler 1974’te gerçekleşen müdahale öncesinde yaşananları unutmamakta ve 1974’ten sonra elde ettikleri kazanımları kaybetmek istememektedir. Bu yaklaşım uluslararası hukuk ve BM kararları bünyesinde her ne kadar imkansız ve romantik gözüküyor olsa bile bu anlayışın dışında gerçekleştirilmek istenen “çözüm” sürecini de yaşadıkları ve herhangi olumlu bir adım göremedikleri için de Mehmet Ali Talat ve CTP’den yüz çevirmişlerdir. Uluslararası bir sorun olarak Kıbrıs meselesinin çözümü mutlaka çok boyutlu ve çetrefilli bir süreçtir. Ancak Mehmet Ali Talat’ın desteklediği kampanya ile Annan Planı’na “evet” diyen Kıbrıslı Türkler hiçbir şekilde ileriye dönük mesafe kat edilmediğini gördükleri gibi Kıbrıslı Rumların AB üyeliği ile birlikte elde ettikleri moral üstünlük karşılığında kendilerini bir kere daha ikinci plana atılmış hissetmişlerdir. Bugün Cumhurbaşkanı seçilen Dr. Derviş Eroğlu’nun Ulusal Birlik Partisi’nin savunduğu ise yine müzakere masasında olmak ancak Kıbrıslı Türklerin daha ciddiye alınacağı ve bazı hassas noktalarda taviz vermenin mümkün olmayacağı bir çözüm önerisiydi. Bu hassas noktalardan biri ise 1974 öncesine dönmemek ve Avrupa Birliği üyeliği ile adeta Kıbrıs Adası’nın tek temsilcisi olarak görülen Kıbrıslı Rumlara karşı eşit egemen ve dik duruşlu bir anlayış sergilemekti. Seçim sürecinde ise Dr. Derviş Eroğlu ve destekçileri politikalarını anlatırken rakiplerine karşı dışlayıcı bir üslup takınmadıkları gibi Kıbrıslı Türklerin birlikte olarak seslerini hep birlikte çıkararak daha dikkatli bir şekilde muhatap alınacaklarını öne sürmüştür. Mehmet Ali Talat ve destekçilerinin, Dr. Derviş Eroğlu’nun seçim kampanyasının aksine, Eroğlu’nu müzakere sürecini bitirecek olmak ve Kıbrıslı Türkleri 30 yıl öncesine götürecek olmak ile itham etmesi ve süreç içerisinde dış mihrakların Talat ve kampanyasına dolaylı ve doğrudan sağladığı desteklerin Kıbrıslı Türklerin iradesini etkilemeye çalışması, kendilerine puan kaybettirmiştir. Seçim sürecinde gerçekleşen Tahsin Ertuğruloğlu adaylığı da Kıbrıslı Türklerin hâlihazırda müzakerelerden yorgun düşen Talat ve ekibinden çektikleri desteğin Eroğlu’na yansımasını kuvvetlendirmiştir.

Yeni Dönem - Eroğlu’nun Stratejisi - Öngörüler
KKTC’de artık yeni bir dönemin başladığı bir gerçektir. Cumhurbaşkanı olarak müzakereleri yürütme başkanlığına seçilen Eroğlu’nun izleyeceği strateji bu yeni dönemde Kıbrıs Sorunu ve Türkiye’nin Avrupa Birliği ilişkileri açısından önemli gelişmeler yaşatabilir. Öncelikle seçim sürecinde uzlaşmaz olacağı ve müzakereleri sürdürmeyeceği yönünde ithamlara uğrayan Eroğlu’nun seçim sonuçlarının belli olması ile “müzakerelere devam edeceğiz” mesajı ve Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın sonuçlara ilişkin “müzakerelerin devam etmesi” temennisini içeren mesajı önemlidir. Kıbrıs Rum Yönetimi Hükümet Sözcüsü Stefanu’nun Eroğlu’nun seçilmesini olumsuz bir gelişme olarak nitelendirmesi ise doğru kullanıldığı takdirde Kıbrıs Türk tarafı için önemli bir fırsat olabilir. Müzakerelere devam edilmesi noktasında irade beyan eden Eroğlu, Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından yapılan bu açıklamanın daha masaya oturmadan şahsına yönelik psikolojik bir yaklaşım ve Rum Yönetimi’nin uzlaşmaz tavrının bir parçası olduğunu vurgulamalıdır. İkinci olarak söylenmesi gereken ise seçimlerde Mehmet Ali Talat’ın aldığı oy oranının iyi okunması gerektiği ve seçim süreci içerisinde Kıbrıslı Türklerin birlikte olarak moral üstünlük kazanacağını iddia eden Eroğlu’nun %42.85 oranında oy alan Talat’a sırt çevirmemesi gerekliliğidir. Her ne kadar müzakerelerde somut bir adım atılamamış olsa da müzakerecilik bilgisi ve tecrübesi olan Talat’ın yeni dönem içerisinde müzakere heyeti içerisinde değerlendirilmesi veya söylemlerinin ciddiye alınması gerekmektedir. Kıbrıslı Türklerin Eroğlu’nu cumhurbaşkanlığı makamına taşırken asgari beklentileri uluslararası toplumun Kıbrıslı Türk varlığına saygı göstermesinin sağlanmasıdır. Bu anlamda Eroğlu’nun seçim sonuçlarını Annan Planı’nın bir rövanşı niteliğinde değerlendirmemesi ve Annan Planı çerçevesinde kazanılan pozisyonu Türkiye’nin de desteği ile somut verilere çevirebilmesi önemlidir. Talat’a verilen oylar Kıbrıslı Türklerin “dışarıya kapanmamak” mesajını içerirken Eroğlu’nun aldığı oylar ise “dik duruş ve çözüm tacirliğine son” mesajını içinde barındırmaktadır. Eroğlu’ndan beklenen ise bu iki mesajın birlikte değerlendirilmesi olmalıdır.

Sonuç olarak KKTC cumhurbaşkanlığı seçimleri demokratik bir ortamda gerçekleştirilmiş ve Kıbrıslı Türklerin iradesi tecelli ederek Dr. Derviş Eroğlu KKTC’nin 3. Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Eroğlu’nun cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte Kıbrıs Sorunu yeni bir sürece girmiş olduğu gibi Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde de yeni dinamiklerin oluşması beklenebilir. Sayın Eroğlu’nun önümüzdeki süreçte cumhurbaşkanı olarak müzakere masasında izleyeceği politikaların, Kıbrıs Sorunu’nda bir çözüme ulaşılması açısından çeşitli ihtimaller doğuracağını söyleyebiliriz. Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın NTV’de gerçekleştirilen programda KKTC seçim sonuçlarına ilişkin soruları yanıtlarken söylediği gibi “kabul etseler de etmeseler de orada bir KKTC devleti var” sözünü de dikkate alarak KKTC’nin onurlu bir devlet olarak tanınması ihtimalini de unutmamak gerekir. KKTC seçim sonuçlarının önümüzdeki süreçte çeşitli ihtimaller ve gelişmeler yaratacağı beklenmelidir.

*bu yazı ilk olarak www.caspianweekly.org adresinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder