23 Şubat 2011 Çarşamba

Libya: Trablusgarp Savaşından Kaddafi’ye Karşı Mücadeleye


Tunus ve Mısır’dan sonra coğrafi olarak bu iki ülkenin tam arasında bulunan Libya’da da halk ayaklanmalarının baş göstermesi ile Kuzey Afrika’da ayaklanmaların domino etkisi gösterdiğini söyleyebiliriz. Ancak Tunus ve Mısır’a göre Libya’da durum biraz daha farklı.

Libyalılar Mısır ve Tunus örneklerinden rejimi yıkana ve rejim lideri Kaddafi’yi gönderene kadar protestoları sürdürmeyi öğrendi ancak Libya lideri Kaddafi de Mısır ve Tunus’ta sert önlemler alınmamasının iktidarı zayıflatıp sonucun tamamen devrilmek olduğunu biliyor. İşte bu nedenle Kaddafi tüm dünyanın tepkisini çeken akıl almaz yöntemlerle halka karşı direnç gösterip baskı uyguluyor. Düşünün ki Sırbistan ve Afrika’nın bazı yerlerinden özel keskin nişancılar tuttuğu ve bunlara günlük 10 bin dolar ve ayrıca her vurduğu eylemci başına paralar ödediği iddia ediliyor ki bu iddiaları hastanelere gelen yaralı ve ölülerin baş ve kalp bölgelerinden vurulduğunu söyleyen doktorlar kuvvetlendiriyor.

Şu ana kadar ölü sayısının 250’yi geçtiği ve hem Kaddafi’nin hem de muhaliflerin bu işi sonuna kadar götürmeye niyetli oldukları için bu rakamın yükselebileceği ve hatta Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam’a yaptırdığı açıklama ile halkını adeta tehdit ederek iç savaş çıkar dedirttiğini biliyoruz. Seyfülislam Kaddafi’nin yaptığı konuşmada bir diğer önemli nokta ise muhalifleri Türkler ve İtalyanların kışkırttığını söylemesi ve Kaddafi yanlılarına Türkleri doğrudan hedef olarak göstermesidir. Muammer Kaddafi’nin kısa bir zaman önce Başbakan Erdoğan’a insan hakları ödülü verdiği gerçeğini düşününce Türklere karşı böyle bir suçlamanın altında hangi nedenlerin yattığı merak konusu oluyor. Aynı zamanda bugün itibariyle yaklaşık 25 bin Türkiye vatandaşının da Libya’da özellikle inşaat sektöründe Türk firmaları ile birlikte çalıştığını da not etmeliyiz.
Türkiye’nin Libya ile ilişkisi tarihi bir derinliğe dayanıyor diyebiliriz. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuzey Afrika coğrafyasında en son elinden çıkardığı yer Libya’dır. Trablusgarp Savaşı devam ederken Balkan Savaşı'nın çıkması üzerine, Osmanlı Devleti İtalya'dan barış istemek zorunda kalmıştı.  1911 yılında İtalyan’lara karşı verilen Trablusgarp savaşından sonra Uşi antlaşması ile o günkü Trablusgarp vilayeti bugünün Libya’sı İtalyanlara bırakılmıştı. Uşi anlaşmasından önce İtalyanlara karşı girişilen ayaklanma ve savaşta Mustafa Kemal ile Enver Paşa’yı destekleyen Arap aşiretleri bugün Kaddafi’ye bayrak açanların ta kendisidir. Libya’da muhaliflerin taşıdıkları kırmızı yeşil siyah renkler üzerinde ay-yıldız bulunan eski Libya bayrağı bunu açıkça simgelemektedir. 1969 yılında Muammer Kaddafi tarafından Türkiye’de tedavide olduğu bir dönem içerisinde devrilen ülkenin bağımsızlık lideri ve ilk kralı Şeyh İdris’i destekleyen doğu illeri aşiretleri bugün isyanın başını çekiyorlar. 1911’de Mustafa Kemal ve Enver Paşa’yı destekleyip İtalyan sömürgesine karşı çıkan aşiretler Osmanlı İmparatorluğu Libya’dan çekildikten sonra tarihe geçen Ömer Muhtar’ın da yanında yer almışlardı. Ömer Muhtar sonrasında İtalyanlar tarafından idam edilmiş ve 1951’de Şeyh İdris ülkeyi bağımsızlığa taşımıştı. Bugün aynı aşiretler Mustafa Kemal ve Enver Paşa ile başlayan Ömer Muhtar ile devam eden ve Şeyh İdris ile bağımsızlığa uzanan mücadelelerinde yenik düştükleri Muammer Kaddafi dönemine son verip tarihi sürekliliğe dönmenin mücadelesini veriyorlar. Bu mücadelede de simge olarak Kaddafi’nin yeşil zeminli Libya bayrağı yerine Kaddafi öncesinin kırmızı-siyah-yeşil zemin üzerindeki ay-yıldızlı bayrağı kullanıyorlar.

Peki, Türkiye’nin reel politik açısından Libya’da yaşanan gelişmelere karşı soğukkanlı davranması ne anlam ifade ediyor? Mutlaka Türkiye’de Muammer Kaddafi’nin 42 yıllık iktidarının son bulmasını ve ülkede huzur, barış ve istikrarı hâkim kılacak yeni bir dönemin başlamasını arzu etmektedir. Ancak Türkiye’nin soğukkanlı tavrına açıklama olarak Libya’da var olan 25 binden fazla Türkiye Vatandaşı ve Türk firmalarının yatırımlarını işaret edebiliriz. Türkiye Dışişleri Bakanı “Diğer ülkelerde olduğu gibi halkın talepleri karşılanmalı” mealindeki açıklaması ile aslında Kaddafi’nin de biran önce gitmesi gerekliliğine vurgu yapmakla birlikte konu ile ilgili temkinli tavrını korumaktadır. Yoğun bir Türkiye Vatandaşı ve Türk sermayesi bölgedeyken, Seyfülislam Kaddafi Türkleri resmen olaylardan sorumlu tutarken Türkiye hükümetinden daha ileri bir adım bekleyerek vatandaşlarını ve işadamlarını riske atmasını bekleyemeyiz. 

Burak YALIM
BİLGESAM TUİÇ Platformu
Genel Koordinatörü
          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder