7 Ekim 2011 Cuma

Sahi CHP Ne Yapıyor?



İnanın çok düşündüm. Hep yandaş ve candaş medyayı okuyorum da o nedenle mi Kılıçdaroğlu’nu göremiyorum diye çok sordum kendime. Eğer öyle ise merkez medyayı da kurcalamak lazım, belki orada bir görünürlüğü vardır CHP ve taze eskimiş yeni lideri Kılıçdaroğlu’nun diye düşündüm. Ama yok, oraya bak buraya bak ortada ne CHP ne de Kılıçdaroğlu ile ilgili bir satır bulamadım ilgimi ve dikkatimi çeken. Bir sipariş haber meselesini görebildim. Nedim Şener’e Eyüp’e iki gazeteciyi sıradan vatandaş gibi göndermek aklını veriyordu Kılıçdaroğlu. Ses kayıtları nereden çıktı, kim verdi, doğru mu yanlış mı hiç oralı değilim. Benim aklıma koskoca CHP liderinin bir mizansen yaratarak neyi amaçladığı sorusu takıldı. Eyüp’te gençler karşı cinsleri ile rahat rahat oturamıyormuş bu konu CHP lideri Kılıçdaroğlu’na dert olmuş bunu bir medyaya konu edelim derdine düşmüş. Eyüp’teki gençlerin durumunun toplumsal baskı, mahalle baskısı vs. ile oluştuğunun medyaya yansıması elbette iyi olabilir, memleketin bundan haberi olsun ki bak AK Parti nasıl da ülkeyi muhafazakârlaştırdı desinler amacını taşıyor bu yaklaşım. Ama bu amacı taşıyan yaklaşımın bir parti ki cumhuriyet kuran, Atatürk’ün kurduğu, devlet-millet-memleket partisinin genel başkanınca yapılması biraz komik değil mi?

Ben de uzun zamandır CHP ne yapıyor diye düşünüyordum. CHP’nin ne yaptığını genel başkandan sormak herhalde yanlış olmaz. Malum ülkemizde siyasi partiler genel başkan demektir. Hal böyle olunca ve Kılıçdaroğlu’nun küçük tezgahlar peşinde koştuğunu görünce insan ister istemez CHP’nin geleceğinden endişe ediyor. (Geçmişini hiç sorma) CHP eğer TBMM’nin dışında kalmış olsa, küçük yüzdelerin siyasi yansıması olsa yüreğim gam yemeyecek belki ama koskoca ana muhalefetsin sen yahu! Sitemkârım çünkü ortada rekabet olmadığı zaman siyasetten keyif almamız mümkün değil. Ayrıca işin reel boyutunda vatandaş olarak mevcut iktidardan daha iyiyi sunacak ve iktidarı zorlayarak benim daha iyi hizmet almamı sağlayacak bir alternatif olmaması sitemimin esas sebebi. Siyasetten keyif alma konusunda Kılıçdaroğlu’nun selefi Baykal çok iyi bir performans sergiliyordu. Belagat sanatıyla ve küçücük bir meseleyi kocaman bir sorun haline taşımasıyla en azından Başbakan’ın muhatabı oluyordu. Kılıçdaroğlu’nda maalesef bu da yok. Tipik bir memur ve denetmen gibi hareket ediyor. Bilmem kimin tablolarını alacak kadar parası olmamaktan yakınan bir genel başkanın heyecan verici olmasını beklemek yanlış zaten. Evet, anladık ki yolsuzlukla ilgili değilsin, zengin değilsin, bizler gibi sıradansın ve sadesin ama konu bu değil ki Sayın Kılıçdaroğlu. Şekil olarak değil duygu olarak, maddiyat da değil maneviyatta ne kadar bize benzediğini önemsiyor bu millet. Elbette yolsuzluğa da prim veriyor, yolsuzluk yapanı lanetliyor ve sevmiyor ama yüreğine hitap edeni daha bir başka seviyor. 
















Sorun sadece Kılıçdaroğlu’nun memur kılıklı karakteri mi diye düşünmek gerekiyor. Memur kılıklı karakterin kötü olduğunu iddia etmiyorum. Benim memurum işini bilir şeklinde hareket etmeyen her memurumuzun baş üstünde yeri de var. Ama herkes olduğu karakterine yakışan bir konumda olmayınca ve bu basit bir mevzu değil de siyaset olunca Kılıçdaroğlu’nun memur kılıklı olmasını doğru bulmuyorum. Batı’da siyasetçiler veya başbakanlar halkın memuru gibi hareket ediyor veya halkın memuru oluyor bizimkiler de öyle olsun diyebilirsiniz. Buna da saygılıyım ama oyunu da kurallarına göre oynamak gerektiğini kabul etmelisiniz. En büyük siyasi rakibi dünyayı dolaşıyor, büyük bir muhabbetle karşılanıyor ve baş tacı ediliyor ama Kılıçdaroğlu Türkiye’yi bile heyecanlandıramıyor. Sorun sadece Kılıçdaroğlu’nun bu heyecansız halleri değil, sorunun bir kısmı ve büyük kısmı da bu heyecansızlığa tahammül eden kadrolar, oy veren kitle ve CHP ile özdeşleşmiş her kişi ve kurum diyebiliriz. AK Parti İzmir’de belediye seçimini kazanmayı bir hedef olarak belirleyip bunun üzerine harıl harıl çalışırken İzmirli CHP’lilerin ne yaptığını sormak gerekiyor mesela. Kılıçdaroğlu elbette tek başına değil, bir sürü kurmayı var ve bu kurmay ekibin de lideri yahut genel başkanı yönlendirmesi motive etmesi gerekmiyor mu?

CHP’nin ve en çok göz önünde olan genel başkanının bu hallerini görünce insan sormadan edemiyor, yoksa “olay bitti biz kaybettik, ne haliniz varsa görün” mü diyorsunuz? Bugün Türkiye’de konuşulan ne kadar konu varsa terörden tutun laiklik meselesi ve yeni anayasaya kadar hemen hepsinde körler ve sağırlar birbirini ağırlar durumu mevcut. AK Parti kendi içerisinde kendisiyle yarış ediyor adeta. Kimi AK Partililer Başbakan’ın Mısır, Tunus ve Libya ziyaretlerinde dillendirdiği “laiklik” meselesini doğru bulurken biraz daha muhafazakârlar (AK Parti’ye oy vermiş) buna karşı çıkıp laiklik de nedir gerek yok gibi tavırlar alıyor. Terör konusunda MHP’nin sıradan ve klişeleşmiş sert çıkışlarının dışında başka bir kanat veya kesimden ses seda çıkmıyor. Sanki muhalefet cephesinde ve özellikle ana muhalefet de büyük bir kabulleniş ve uzaktan izleme durumu hakim. Acaba rahat bırakalım da zaten ellerine yüzlerine bulaştıracaklar ve birbirlerini yiyecekler mantığı mı var CHP ile MHP saflarında? Eğer durum buysa daha da vahim demektir. Türkiye’nin meselelerine iktidar partisinin elini yüzünü bulaştırıp Türkiye’yi içinden çıkılmaz bir hale sokma ihtimaline (düşük ihtimal) ellerini ovuşturup sessizce bekleme tepkisini geliştiren muhalefetin niyetinin iyi olduğunu söylemek zor olacaktır. Hadi onlar bozsun biz yapalım anlayışıyla siyaset olmaz. Siyaset hep birlikte daha iyisini nasıl yaparız ile yapıldığı zaman takdir toplayacaktır. Bu nedenle başta CHP’li arkadaşlarıma, CHP’ye oy verenlere ve CHP’nin kadrolarına düşen sorumluluk iyi bir muhalefet politikasına sıkı sıkıya bağlı olmak ve “bizden pas” dememektir.
www.facebook.com/burakyalim
http://www.konseptdisi.com/dergi/index.php?option=com_content&view=article&id=347:sahi-chp-ne-yapyor&catid=49:guencel-guenluek&Itemid=91

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder