İnanın çok düşündüm. Hep yandaş ve candaş medyayı okuyorum da o
nedenle mi Kılıçdaroğlu’nu göremiyorum diye çok sordum kendime. Eğer
öyle ise merkez medyayı da kurcalamak lazım, belki orada bir
görünürlüğü vardır CHP ve taze eskimiş yeni lideri Kılıçdaroğlu’nun
diye düşündüm. Ama yok, oraya bak buraya bak ortada ne CHP ne de
Kılıçdaroğlu ile ilgili bir satır bulamadım ilgimi ve dikkatimi çeken.
Bir sipariş haber meselesini görebildim. Nedim Şener’e Eyüp’e iki
gazeteciyi sıradan vatandaş gibi göndermek aklını veriyordu
Kılıçdaroğlu. Ses kayıtları nereden çıktı, kim verdi, doğru mu yanlış mı
hiç oralı değilim. Benim aklıma koskoca CHP liderinin bir mizansen
yaratarak neyi amaçladığı sorusu takıldı. Eyüp’te gençler karşı cinsleri
ile rahat rahat oturamıyormuş bu konu CHP lideri Kılıçdaroğlu’na dert
olmuş bunu bir medyaya konu edelim derdine düşmüş. Eyüp’teki gençlerin
durumunun toplumsal baskı, mahalle baskısı vs. ile oluştuğunun medyaya
yansıması elbette iyi olabilir, memleketin bundan haberi olsun ki bak AK
Parti nasıl da ülkeyi muhafazakârlaştırdı desinler amacını taşıyor bu
yaklaşım. Ama bu amacı taşıyan yaklaşımın bir parti ki cumhuriyet kuran,
Atatürk’ün kurduğu, devlet-millet-memleket partisinin genel başkanınca
yapılması biraz komik değil mi?
Ben
de uzun zamandır CHP ne yapıyor diye düşünüyordum. CHP’nin ne yaptığını
genel başkandan sormak herhalde yanlış olmaz. Malum ülkemizde siyasi
partiler genel başkan demektir. Hal böyle olunca ve Kılıçdaroğlu’nun
küçük tezgahlar peşinde koştuğunu görünce insan ister istemez CHP’nin
geleceğinden endişe ediyor. (Geçmişini hiç sorma) CHP eğer TBMM’nin
dışında kalmış olsa, küçük yüzdelerin siyasi yansıması olsa yüreğim gam
yemeyecek belki ama koskoca ana muhalefetsin sen yahu! Sitemkârım çünkü
ortada rekabet olmadığı zaman siyasetten keyif almamız mümkün değil.
Ayrıca işin reel boyutunda vatandaş olarak mevcut iktidardan daha iyiyi
sunacak ve iktidarı zorlayarak benim daha iyi hizmet almamı sağlayacak
bir alternatif olmaması sitemimin esas sebebi. Siyasetten keyif alma
konusunda Kılıçdaroğlu’nun selefi Baykal çok iyi bir performans
sergiliyordu. Belagat sanatıyla ve küçücük bir meseleyi kocaman bir
sorun haline taşımasıyla en azından Başbakan’ın muhatabı oluyordu.
Kılıçdaroğlu’nda maalesef bu da yok. Tipik bir memur ve denetmen gibi
hareket ediyor. Bilmem kimin tablolarını alacak kadar parası olmamaktan
yakınan bir genel başkanın heyecan verici olmasını beklemek yanlış
zaten. Evet, anladık ki yolsuzlukla ilgili değilsin, zengin değilsin,
bizler gibi sıradansın ve sadesin ama konu bu değil ki Sayın
Kılıçdaroğlu. Şekil olarak değil duygu olarak, maddiyat da değil
maneviyatta ne kadar bize benzediğini önemsiyor bu millet. Elbette
yolsuzluğa da prim veriyor, yolsuzluk yapanı lanetliyor ve sevmiyor ama
yüreğine hitap edeni daha bir başka seviyor.
Sorun sadece Kılıçdaroğlu’nun memur kılıklı karakteri mi diye düşünmek
gerekiyor. Memur kılıklı karakterin kötü olduğunu iddia etmiyorum. Benim
memurum işini bilir şeklinde hareket etmeyen her memurumuzun baş
üstünde yeri de var. Ama herkes olduğu karakterine yakışan bir konumda
olmayınca ve bu basit bir mevzu değil de siyaset olunca Kılıçdaroğlu’nun
memur kılıklı olmasını doğru bulmuyorum. Batı’da siyasetçiler veya
başbakanlar halkın memuru gibi hareket ediyor veya halkın memuru oluyor
bizimkiler de öyle olsun diyebilirsiniz. Buna da saygılıyım ama oyunu da
kurallarına göre oynamak gerektiğini kabul etmelisiniz. En büyük siyasi
rakibi dünyayı dolaşıyor, büyük bir muhabbetle karşılanıyor ve baş tacı
ediliyor ama Kılıçdaroğlu Türkiye’yi bile heyecanlandıramıyor. Sorun
sadece Kılıçdaroğlu’nun bu heyecansız halleri değil, sorunun bir kısmı
ve büyük kısmı da bu heyecansızlığa tahammül eden kadrolar, oy veren
kitle ve CHP ile özdeşleşmiş her kişi ve kurum diyebiliriz. AK Parti
İzmir’de belediye seçimini kazanmayı bir hedef olarak belirleyip bunun
üzerine harıl harıl çalışırken İzmirli CHP’lilerin ne yaptığını sormak
gerekiyor mesela. Kılıçdaroğlu elbette tek başına değil, bir sürü
kurmayı var ve bu kurmay ekibin de lideri yahut genel başkanı
yönlendirmesi motive etmesi gerekmiyor mu?
CHP’nin ve en çok göz önünde olan genel başkanının bu hallerini görünce insan sormadan edemiyor, yoksa “olay bitti biz kaybettik, ne haliniz varsa görün”
mü diyorsunuz? Bugün Türkiye’de konuşulan ne kadar konu varsa terörden
tutun laiklik meselesi ve yeni anayasaya kadar hemen hepsinde körler ve
sağırlar birbirini ağırlar durumu mevcut. AK Parti kendi içerisinde
kendisiyle yarış ediyor adeta. Kimi AK Partililer Başbakan’ın Mısır,
Tunus ve Libya ziyaretlerinde dillendirdiği “laiklik” meselesini doğru
bulurken biraz daha muhafazakârlar (AK Parti’ye oy vermiş) buna karşı
çıkıp laiklik de nedir gerek yok gibi tavırlar alıyor. Terör konusunda
MHP’nin sıradan ve klişeleşmiş sert çıkışlarının dışında başka bir kanat
veya kesimden ses seda çıkmıyor. Sanki muhalefet cephesinde ve
özellikle ana muhalefet de büyük bir kabulleniş ve uzaktan izleme durumu
hakim. Acaba rahat bırakalım da zaten ellerine yüzlerine
bulaştıracaklar ve birbirlerini yiyecekler mantığı mı var CHP ile MHP
saflarında? Eğer durum buysa daha da vahim demektir. Türkiye’nin
meselelerine iktidar partisinin elini yüzünü bulaştırıp Türkiye’yi
içinden çıkılmaz bir hale sokma ihtimaline (düşük ihtimal) ellerini
ovuşturup sessizce bekleme tepkisini geliştiren muhalefetin niyetinin
iyi olduğunu söylemek zor olacaktır. Hadi onlar bozsun biz yapalım
anlayışıyla siyaset olmaz. Siyaset hep birlikte daha iyisini nasıl
yaparız ile yapıldığı zaman takdir toplayacaktır. Bu nedenle başta
CHP’li arkadaşlarıma, CHP’ye oy verenlere ve CHP’nin kadrolarına düşen
sorumluluk iyi bir muhalefet politikasına sıkı sıkıya bağlı olmak ve “bizden pas” dememektir.
www.facebook.com/burakyalim
http://www.konseptdisi.com/dergi/index.php?option=com_content&view=article&id=347:sahi-chp-ne-yapyor&catid=49:guencel-guenluek&Itemid=91
http://www.konseptdisi.com/dergi/index.php?option=com_content&view=article&id=347:sahi-chp-ne-yapyor&catid=49:guencel-guenluek&Itemid=91
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder