9 Ocak 2012 Pazartesi

Bosna – Hersek İzlenimleri: Dayton’un Yarattığı Karmaşa


Türkiye’de siyasi istikrarın nimetlerinden faydalandığımız şu günlerde bir yılı aşkın bir süredir federal hükümetini kuramamış olan Bosna-Hersek’e ziyaret gerçekleştirmek bir uluslararası ilişkilerci olarak epey ilginç oluyor. Neyse ki tüm kesimler yani Boşnak, Hırvat ve Sırp politikacılar 2012’ye girmeden birkaç gün önce seçimlerden 15 ay sonra devlet düzeyinde hükümetin kurulması konusunda anlaştılar ve Bosna – Hersek yeni yıla umutla girdi diyebiliriz.

Bosna – Hersek iki entite yani küçük devletten oluşan bir federasyon. Bunlardan birisi Republika Sırpska diye anılan Sırp Cumhuriyeti ve diğeri de Boşnak ve Hırvat nüfusun daha yoğun olduğu Bosna ve Hersek Federasyonu. Dünyanın en karmaşık siyasi yapısının Bosna – Hersek’te olduğunu söylemek abartı olmaz. Ülkenin cumhurbaşkanlığı konseyi var ve Hırvat, Boşnak, Sırp üyelerden oluşuyor. Dolayısıyla ülkenin üç tane cumhurbaşkanı var diyebiliriz ve bu cumhurbaşkanları dönüşümlü olarak ülkeyi temsil ediyorlar. Sadece başkanlık konseyi olsa belki durum anlaşılabilir olacak ama Bosna – Hersek’te merkezi kurumların hepsi üç kişi tarafından temsil ediliyor. Mesela futbol federasyonundaki üçlü başkanlık sisteminden ötürü Nisan 2011’de FIFA ve UEFA Bosna – Hersek’i uyardı ancak federasyonda tek başkanlığa ilişkin uzlaşma Sırp ve Hırvat delegelerin ret oyu ile oluşturulamayınca Bosna – Hersek UEFA’nın kararıyla uluslararası müsabakalardan men edildi. 2011 Mayıs’ta tekrar toplanan Bosna – Hersek Futbol Federasyonu tekli başkanlık sistemine geçişi onayladı ve UEFA’nın men kararı böylelikle kaldırılmış oldu. Bu somut örnekten de anlaşılacağı gibi 1995’te imzalanan Dayton Barış antlaşması Bosna – Hersek’te karmaşık bir yapı oluşturmakla kalmadı bu karmaşık sistem Bosna – Hersek’in küresel sisteme ve Avrupa Birliği’ne entegre olmasını da zorlaştırdı. Dayton’un getirdiği sistem o kadar karmaşık ki burada tanıştığım genç Boşnak öğrenciler, hatta uluslararası ilişkiler ve hukuk öğrencileri bile sisteme dair sorulara cevap vermekte güçlük çekiyor. Mesela kaç milletvekili var, kaç bakan var gibi sorular karşılıksız kalıyor ve hepsi gülerek en azından 3 tane cumhurbaşkanımız olduğunu biliyoruz diyorlar. Dayton öyle bir sistem getirdi ki Bosna – Hersek toplamda iki küçük devletçik ve bir özerk bölge ile yönetilirken Bosna-Hersek entitesinin içerisinde de 10 tane kanton oluşturuldu ve bu kantonların her birinin Başbakanı ve kabinesi bulunuyor. Kantonlardan 5 tanesi Boşnak çoğunluklu iken 3 tanesi Hırvat çoğunluğa sahip. Bunların dışında kalan iki kanton (Merkez Bosna ve Hersek-Neretva) karışık etnikli olarak çok daha başka bir yasama prosedürüne sahip. Tabii ki bu kantonlar Bosna-Hersek entitesi yani federasyonu için geçerli, bir de diğer entite olan Sırp Cumhuriyeti var ki burada yönetim yerel belediyeler ile yapılıyor ve kantonal bir yapılanma söz konusu değil. Yazıyı okurken sizin bile kafanızın karışması çok normal çünkü böyle bir karmaşık sistemi anlamak için herhalde Dayton Antlaşmasını yazanlarla oturup konuşmak ve “etnik grupların hep birlikte yönetime dahil olması için” diyerek oluşturdukları bu sistemin inceliklerini sormak gerekiyor. Belki de bu sistemi bize en kolay anlatabilecek kurum, cumhurbaşkanlığı konseyinin de üzerinde Dayton’un uygulanmasını denetleyen ve ülkenin en yüksek otoritesi olan Yüksek Temsilcilik Ofisi’dir. Dayton antlaşması tüm etnik grupların süreçlere dahil olmasını öngörmesine rağmen aslında kendi içerisinde etnisite temelli, aşırı bürokratik ve somut örneklerle de gördüğümüz üzere işlevsiz bir yapı oluşturarak Bosna – Hersek’in belki çatışmasız bir ortama kavuşmasını sağlamış görünse bile halkının dahi bilmediği ve anlamadığı bir sistemle geleceğe karamsar baktığı bir ülke haline gelmesine neden olmuş. 92 – 95 yıllarında yaşanan savaşın gerek moral ve gerekse psikolojik anlamda tükettiği halkların Dayton gibi bir karmaşık anlaşma ile birlikte oluşturulan sistemle yeni bir gelecek inşa etmesini beklemek sanırım hayalcilikten öte bir anlam taşımıyor. Dayton’un ruhunda var olan her etnik grup için oluşturulmuş özerklik anlayışı, etnik grupların varlığını ve karar süreçlerine katkılarını sağlamak maksadını taşıyor olmakla birlikte diğer tarafta küçük meseleler üzerinde büyük anlaşmazlıklar oluşmasına neden oluyor. Son yaşanan 15 aylık hükümet krizi ve yukarıda verdiğimiz UEFA ile yaşanan kriz bu durumun en somut örnekleri.

Sonuç olarak Bosna – Hersek’teki karmaşık siyasi yapının varlığına rağmen gündelik hayat hiç de öyle sıkıcı ve sorunlu değil. Yeni yıl kutlamalarına da isabet eden Bosna – Hersek ziyaretimde bir gözlem olarak Bosna – Hersek halkının tüm bu karmaşa ve kaosa rağmen hayattan keyif almayı başardığını söylemek zorlama bir yorum değil. Yeni yıl tatili Pazar gününe geldiği için Pazartesi ve Salı günlerinde de resmi tatil yapan Bosnalılar yarından ne kadar emin olmayıp umutsuz bir bakışa sahip olsalar bile günün sunduğu fırsatları yakalama konusunda çok becerikliler. Ayrıca dikkatimi çeken bir başka husus ise tatil günü işyerlerinde olmalarına rağmen herhangi bir şey istediğinizde “bugün çalışmıyoruz” diyen işyeri sahipleriydi. Bunu bir arkadaşa sorduğumda burada tatil zamanı tatildir iş zamanı ise iştir yanıtı aldım. Her şeyin yerinde ve zamanında güzel olduğunu her fırsatta dile getiren Türkiye halkının uygulama anlamında belki Bosna – Hersek halkından öğreneceği şeyler vardır diyerek Bosna – Hersek’e ilişkin sokak gözlemlerimi bir sonraki yazıya bırakıyorum.

Burak YALIM
UİÇ Derneği Başkanı
@burakyalim (twitter)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder