17 Ocak 2010 Pazar

Yeteneksizlik ve Kimlik Üzerine

Bu kez yazıyı times new roman ile yazmıyorum. Sır gıcıklık olsun diye 12 punto büyüklüğünü de değiştirdim bir numara küçülterek. Nedeni ise yok. Çünki bu ülkede gördüğüm birçok şey nedensiz yere yapılıyor veya ben nedenini anlamlandıramıyorum.

Yeteneksizsiniz Türkiye! Pardon yetenek sizsiniz şeklinde ayrı yazmam lazım hakaret olmasın değil mi? Bunun nedenini sorgulamak ne kadar saçma ise o program da o kadar saçma işte o kadar. Kusura bakmayın sevgili seyirciler ama bu kez sizi cezbedemeyeceğim, size çok kıymetli izleyiciler, telefon bağlantıları falan sunamayacağım ve maalesef Hülya Avşar ile Acun Ilıcalı yok bu kez. Çünki benim programım da gerçek yeteneksizslik var! Öyle kelime oyunu ile yetenekliymiş gibi gösteremeyeceğim sizi. İçine düştüğüm çukurda gerçek (realite) var ve o benim heryerimden tutmuş bırakmıyor. O nedenle siz de beni dinleyecekseniz (tutmaz böyle şeyler) mecbursunuz benim gerçekliğime. Klişedir gerçekler acıdır lafı ve klişedir acılığını bile bile üzerine gitmek. Niçin kıymetli popolarınızı güzelim koltuklara kilitliyorsunuz o televizyon makinasının başında? Yeteneksizliğimizi yani acı olanı görmek için değil mi, tebrik ediyorum hepinizi bir kere daha, bu kadarına pes doğrusu, kimliksizliğinizi bu kadar kolay kabul etmenizi geçtim, bunu bir de izleyebiliyorsunuz.

Bir kimlik, bir kimlik ve bir kimlik diye başlasaydı keşke Necip Fazıl üstad gençliğe hitabesine. Gençlik tarif ediyordu o kimliğe sahip olması gereken ama biz kimliği kaybetmişken gençliği nasıl bulacaktık? Yetenek Sizsiniz adlı program üniversiteleri geziyor, programa renk katmak içindir herhalde. Gençlik üzerine çeşitlemeler mi izlemek istiyorsunuz buyrun buradan yakın işte. Boru ile müzik yapmanın, kıç sallamanın ve abudik gubudik şeylerin yetenek sayıldığı Türkiyemizden gençlik manzaraları... Adamlar proje üretsinler biz izlemeye devam edelim televizyonlardan. Bunları herkes mi biliyor, biri bunu mu dedi? Bildiğinizi okumayın o zaman kardeşim. Bilmediğinizi çok okuyorsunuz ya zaten bildiklerinizi izlemeye devam edin! Türkiye'de genç potansiyel varmış ve Avrupa bu nedenle ihtiyaç duyacakmış, kimse kusura bakmasın ama böyle gençliği avrupa ne yapacak? Ha yaşlılarımız çok mu kıymetli diye sorsam orada da tıkanıklık yok değil. Gençliği böyle olan memleketi yaşlılar bu hale sokmuştur demek ne kadar kolaycılık ise gençliğe de tüm sorumluluğu yüklemek o kadar zordur. Bizde sorun bir önceki nesil bir sonraki nesil sorunu değil. Sorun kimlik sorunudur ve ben idrakidir!

Kimiz biz? Türk milletiyiz, İslam evladıyız, ortaya karışıkız falanız filanız... Yok kimlik bu değildir. Kimlik bir binadır ve temelinde kültür vardır. Bizim bina nerede ki temeli bulalım. Manas Destanı'nı biz uzunluğu ile biliriz, deriz ki manas destanı gibi giriş yaptın konuşmaya. Ergenekon falan filan zaten hukuk meselesi haline gelmiştir. Balkanlar dediğinde neresi canlanıyor kafanda? Kafkas İslam ordusu diye bir şey bilir misin? Bugün Filistin'deki adamın arazisinin ona ait olduğunu ispat etmek için girdiği arşiv neresi? Son padişah Vahidettin'in kabristanı nerede? Kuşçubaşı Eşref kimdir? Molla Hüsrev ile Molla Gürani kime ne öğretmiştir? Mevlana Celaleddin Rumi'nin en yakın ahbabı Şems-i Tebrizi nereden gelmiştir? Diyar-ı Rum neresidir? Şah İsmail ile Yavuz neden satranç oynarlar? Osmanlı dediğin atın üstünde kılıç elinde fetih mi yapmış yıllarca, enderun nerede, reis-ül küttab kim? Harem bildiğin karı-kız oynatılan yer mi? Uzar gider bu sorular ve uzayamaz maalesef cevaplar. İşte kimlik budur aslında, senden alınan senden çalınan ve senden alanların senden daha iyi bildiğidir senin kimliğin. Gerçi senin kimliğini bilmen de işe yaramaz bazen, hemen bir havaya girersin evlad-ı fatihan oluverirsin başımıza. Ülkeler fethettin diye, 600 yıl yaşadın diye kasılırsın romantik milliyetçilik edalarıyla.

Şimdi bir soru daha sorarım, neden 1950'den sonra Türkiye'de Entelektüel yaşam düne göre daha geride kalmıştır? Eski Beyoğlunda kravatlı - dopyesli gezen ve hanımefendi – beyefendi diyen insanları neden özler hale gelmiştir bugün kü Beyoğlu sakini? Peki modern cumhuriyeti kimler kurmuştur? Sırasıyla gidecek olursak eğer, birincisi tarihini bilmeyen kültürünü idrak edemeyen bir nesildir 1950 sonrası, ikincisi kimliğimizdeki naiflik, kardeşlik, dostluk ve kısacası saygı yitirilmiştir Beyoğlunda ve üçüncüsü Osmanlı'nın güzel eğitim almış, kendini yetiştirmiş subayları kurmuştur modern cumhuriyeti. Ben idrakine sahip olan insanlar kurmuştur cumhuriyeti, onlar Avrupalı'nın bilmem kimin büyüklüğüne değil kendi kimliklerinin büyüklüğüne inanmıştır. Kendi tarihinden feyzalmıştır bu kıymetli insanlar. Korkak, ürkek, kendini ifade etmekten aciz değildir, açın bakın Lozan Antlaşmasının zabıtlarına ve görün nasıl konuşmuşlar Avrupa'nın karşısında. Şimdi bizim gençliğimiz yahut ihtiyarlığımız, hepsi bir komplo içindedir. Herkesi bir aman o ne der aman bu ne der korkusu sarmıştır. Çünki kendini bilmez haldeyiz, çünki biz kimiz sorusuna verecek bir cevabımız yok artık!

Umut nerede? Gençlikte ve gelecek nesillerde. Gençlik nerede yeteneksizsiniz Türkiye'de. Milli Eğitim Bakanına açık bir mektup mu yazmak lazım üniversitelerin halini gormesi için? Üniversitelerin çokluğu değil ne ürettiği nasıl insanlar mezun ettiği önemli diye düşünüyorum. Üniversite mezunu işsizliğin %28 civarında olduğu ülkemin nitelikli genç iş gücü nedir? Nitelikli gençliği olmayan bir ülkenin geleceğinden ne beklenmektedir? Dış politikada atılım yapıyormuşuz, Ahmet Davutoğlu ölünce heykelini dikecek değil, onun sürekliliğini sağlayacak insanlara ihtiyaç var! Elimizde ne var peki? MSN ve facebook'u alışkanlığı haline getirmiş ve ondan kopamayan, iki kelam okumayan, birbileri ile belaltı şakalaşmaktan keyif alan, bir gençlik! Ben bu gençliğin içindeyim, hergün soluyorum bu havayı ve iğreniyorum artık. Ben ne yapabilirim diye düşünmekten beynimi kemiriyorum ama herkese göre hayat güzel.

Sonuç mu? Öldürdüğüm bir ülke gençliği var karşımda, ve umutsuz bir vaka. Ama tıp bile yüzde yüz diyemezken ben de herşey bitti diyemem. Kendimi çok mu iyi biliyor sanıyorum, hayır, ama rekabet edecek bir ortam arıyorum, motivasyon arıyorum. Küçük dünyamdan çıkmak istiyorum ve küçük dünyalarımızı hep birlikte terketmemiz gerektiğine inanıyorum. Büyük olacak ülkemin büyük düşünen gençleri olabilmek. Kendi lisanından başka lisanları da öğrenmiş, dünyayı idrak etmiş ve merkezinde kendini görmüş bir gençlik. Bu da ancak kimliğini idrak eden bir gençlik ile mümkündür. Yetkili olan olmayan herkese duyrulur, kimlik aranıyor!

Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes,
Ey kahpe rüzgar artık ne yönden esersen es!
(Necip Fazıl Kısakürek)

1 yorum:

  1. hocam elinize kolunuza sağlık. yalova unıversitesi uluslarasi ilişkiler bolumunde okuyorum ismim ismail hakkı yılmaz sayenizde neleri yapıp neleri yapmıyacagimi gormus oldum yazilarinizin her zaman takipcisiyim artik tesekkur ederim..

    YanıtlaSil