11 Ocak 2012 Çarşamba

Aliya’nın Hatıraları ile iç içe Türkiye Bosna–Hersek İlişkilerini Geliştirmek


Aliya İzzetbegoviç’i Türkiye’de Bosna–Hersek ile ilgisi olsun olmasın birçok insan tanır. Hatta Türkiye’de “Bilge Kral” olarak anılan İzzetbegoviç’e Türkiye halkınca verilen bu payeyi Bosna–Hersek’te bilen pek yoktur. Aliya’ya ilgi sadece Bosna Savaşında sergilemiş olduğu liderlikten ve cesaretten ötürü değil aynı zamanda onun şahsiyetinde belirginleşen Müslüman kimliğinden de kaynaklanmaktadır. Aliya’nın Müslüman kimliği ise eserlerinde de belirttiği üzere İslam’ı bir yaşam tarzı olarak algılaması ve İmam Gazali’nin de işaret ettiği gibi Müslümana yakışan güzel ahlaka sahip oluşuyla ayrıcalık ve değer kazanır. Bosna Savaşı’nın sonlarına doğru Mostar’daki tepeye dikili olan haçı yıkacak kudrete sahip ordusuna “hayır” diyebilen, sırf Müslüman oldukları için soykırıma uğrayan bir halkın lideri olmasına rağmen bu vakarı üzerinde taşıyabilen, kısacası “intikam almaya muktedirken affetmeyi bilen” bir şahsiyettir Aliya.
Bosna–Hersek’te, zaman zaman rahmetliyi eleştirenler de olmakla birlikte her sağduyulu etnik kesimin dahi saygı duyduğunu biliyoruz. Esas olanın bu olduğunu, sevgide serbestlik ve yapılan fedakârlıklar için saygıda mecburiyet olduğunu bilmek gerekiyor. Fakat Aliya’nın en çok takdir edilmesi gereken yanı belki de hep gözden kaçırılıyor. Aliya bir Bosna – Hersek aşığıydı ve Bosna–Hersek’i sadece Müslüman Boşnaklardan ibaret görmüyordu. Aliya’nın Bosna–Hersek aşkının ifadesi, Hırvatlar ve Sırplarla birlikte derin bir hoşgörünün hâkim olduğu barış içerisinde bir yaşamdı. Buna inanır ve hayal ederken her defasında Müslüman Boşnak halkının aynı acılara maruz kalmaması için güçlü olması gerekliliğinin de altını çizerdi. Kısacası Aliya sadece bir siyasi lider değil aynı zamanda güzel ahlakı yaşama çabasında olan bir Müslüman, bölünmüşlük değil birliktelikten kuvvet arayan bir filozof ve önce kendi müdafaasını sonra da halkının savunmasını yapan bir avukattı.
Aliya İzzetbegoviç’i yukarıdaki özellikleri ile bilir ve tanırken Saraybosna’ya yaptığım ziyarette ancak kabrini ziyaret etme şansım olacağını düşünüyordum. Aliya’nın mirasına dokunabileceğim, geniş kitaplığını inceleyip çalışma alanını ve şahsi eşyalarının bir kısmını görebileceğim aklıma gelmezdi ama oldu. Bosna–Hersek’le İlişkileri Geliştirme Merkezi Vakfı’nı (BİGMEV) ziyaret ettiğimde o binanın 1997 – 2003 yılları arasında, yani Aliya İzzetbegoviç rahmetli olana kadar İzzetbegoviç ailesince kullanıldığını öğrendiğimde ilk önce inanamadım. Binanın ikinci katında Aliya İzzetbegoviç’e ait kısımların anı evi şeklinde korunduğunu ve Aliya’dan kalan mirasın bir kısmının Aliya’nın oğlu ve Bosna–Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç’in müsaadesi ile BİGMEV tarafından emanet alındığını görünce çok heyecanlandım. Bu heyecan dolu ziyaret Aliya’nın yaşadığı yerin havasını solumaktan ziyade ne kadar tevazu sahibi bir insan olduğunu da göstermiş oldu. Çeşitli ülke liderlerinin mal varlıkları ve hazinelerini gözlerimizin önüne açıkça seren Arap Baharı sürecinin yaşandığı şu günlerde Bosna–Hersek’e liderlik etmiş Aliya İzeetbegoviç’in son günlerini geçirdiği evi gördüğümde ilk aklıma gelen Aliya’nın güzel ahlakının yaşamına da net bir şekilde yansıdığı oldu.  Bütün dünyada siyaset kurumunun yolsuzluk, hırsızlık ve şahsi zenginleşme ile halk arasında anılıyor olduğu şu zaman diliminde Aliya İzzetbegoviç gibi bir siyasetçinin de var olduğunu görebilmek en azından umutlarımın diri kalmasına vesile oldu.
Rahmetli Aliya’nın mütevazı yaşam köşesini olduğu gibi koruma gayreti ve endişesi güden BİGMEV’in hem misyonu hem de vizyonu açısından Aliya’nın yaşam alanında iç içe faaliyet gösteriyor olması çok manidar. “Kalp bedene, beden de kalbe tesir eder” gibi anlamlı bir deyişin BİGMEV’in çalışma alanı olarak Aliya İzzetbegoviç’in yaşam alanını seçmesi ile çok ilgisi olduğunu düşünüyorum. BİGMEV hali hazırda yaptığı çalışmalar ve geleceğe ilişkin projeleri ile etten kemikten oluşan bedeni temsil ederken Bosna–Hersek’in başkenti Saraybosna’da çalışmalarını yürütmek için düzenlediği mekân Aliya İzzetbegoviç’in aziz hatırasını taşıdığı için bir anlamda kalp işlevini görmektedir. Burada küçük bir nüansı da belirtmeden geçmemek gerekiyor. Binanın garaj kısmının da çalışma ofisine dönüştürülmesi her ne kadar Steve Jobs’ın Apple örneğinden esinlenerek olmasa bile Bosna – Hersek için yeni fikirler, yeni yatırımlar ve belki de dünyaya mal olacak keşifler gerçekleştirebilmeyi amaçlayan BİGMEV’in binasında sembolik bir anlam ifade ettiğini söyleyebilirim. BİGMEV’in temel amacı adından da belli olduğu üzere Bosna – Hersek ile ilişkileri geliştirmek. Ancak BİGMEV bu misyonu gerçekleştirirken ne olursa ve nasıl olursa olsun mantığıyla değil, doğru yere doğru kişi ile ve stratejik bir planlama doğrultusunda yatırımların gerçekleştirilmesi çabasında. Çünkü BİGMEV konuya sadece yatırım amaçlı bakmıyor, bunun yanında ilişkilerin tüm boyutları ile geliştirilebilmesi ve çok iyi tanıdığımızı düşündüğümüz Bosna–Hersek ile Türkiye arasında sağlam bir köprü kurmayı amaçlıyor. Hal böyle olunca da BİGMEV dar bir vizyondan çok tıpkı Aliya İzzetbegoviç gibi geniş bir bakış açısı ile Bosna–Hersek’i tüm etnik ve dini gruplardan oluşan bir bütün olarak görüyor. Dolayısıyla BİGMEV Bosna–Hersek’e yatırım yapılmasını teşvik ederken sadece Müslüman Boşnakları değil aynı zamanda Katolik Hırvatlar ve Ortodoks Sırpları da birer eşit ortak olarak görüyor. Kalbin bedene bedenin de kalbe tesiri işte bu noktada anlamını bulmuş oluyor. Aliya İzzetbegoviç gibi Bosna–Hersek’e bütünüyle âşık olan bir kalp ve BİGMEV gibi genç, dinamik, çalışkan bir lider ve ekipten oluşan bir beden. BİGMEV’in çalışma ekibinde ve hatta yönetim kurulunda bulunan Bosna–Hersek vatandaşları bu çalışmaların yapılmasında gerek dil problemini çözmek gerekse ülkeyi bizzat içinden bilen kişiler olarak daha kolay hareket edilmesini sağlamak noktasında çok önemli bir işlev görüyor.
Bosna–Hersek’in karmaşık görünen bürokrasisini yatırımcılar için kolaylaştıran, Bosna–Hersek’e sömürülecek bir zenginlik olarak değil, çok etnikli yapısının oluşturduğu zengin kültürü ve doğal güzellikleri üzerinden dünyaya tanıtılması gereken bir ülke anlayışı ile yaklaşan BİGMEV, Bosna–Hersek’te sahip olduğu güçlü ağa rağmen çalışmalarını mütevazı bir şekilde sürdürmeye çaba gösteriyor. BİGMEV Bosna–Hersek denildiğinde akla ilk önce soykırım ve savaşın değil Avrupa’nın merkezinde farklı etnik grup ve dinlerin bir arada yaşayıp kültürel zenginlik oluşturduğu ve seyahat edilip görülmesi gereken en önemli turistik merkezlerden birinin gelmesi için Bosna–Hersek’in bir çekim merkezi olması gerektiğine inanıyor. Bunun da ancak Bosna–Hersek’in var olan zengin kaynaklarının dinamik bir şekilde kullanılarak Bosna–Hersek’in ekonomik anlamda kalkınması ile mümkün olabileceğini düşünüyor. Bu anlamda da hepimizin diline pelesenk olan “Bosna’yı Seviyorum” cümlesini eyleme geçirmek için Türkiyeli yatırımcıları Bosna–Hersek’e yatırım yapmaya davet ediyor, davet etmekle kalmadığı gibi adeta bir danışmanlık hizmeti vererek yatırım alanlarını tespit edip hangi strateji izlenirse yatırımın daha kolay gerçekleştirileceğini de bizzat gösteriyor.
Bosna–Hersek’e gerçekleştirdiğim seyahatte Aliya İzzetbegoviç’in yaşadığı evde zaman geçirebilmek duygusal tatminden öteye geçerek BİGMEV’in çalışmalarını yakından tanımamla daha anlamlı hale geldi. Aliya İzzetbegoviç’in yaptıklarına ve bıraktığı hatıralara bakarak, sırf o mirasla yetinerek, tatmin olarak günü geçirmek mümkün değil. BİGMEV ekibi bunun çok net farkında. Farkında olduğu için de her yeni günde yeni projeler geliştirmek ve bu projelerle Bosna–Hersek’e hizmet etmek için çalışıyor. Başarılı olmamaları için hiçbir neden yok çünkü hem kalp hem de beden birbirine pozitif yönde etki ediyor. Beden (BİGMEV) kalbe âşık olup yerinde saymıyor kalp de (Aliya) bedenin işlevini ve hareket alanını sınırlamıyor.

Burak YALIM
UİÇ Derneği Başkanı

http://www.tuicakademi.org/index.php/yazarlar1/34-burak-yalim/2602-aliyanin-hatiralari-ile-ic-ice-turkiye-bosnahersek-iliskilerini-gelistirmek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder