21 Temmuz 2012 Cumartesi

Neden Uluslararası İlişkiler?






CUMARTESI, 21 TEMMUZ 2012 23:19
BURAK YALIM

Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) dün itibariyle açıklandı. Puanları yeterli olan üniversite adayları 23 Temmuz ile 3 Ağustos tarihleri arasında önlerindeki 4-5 yılı ipotek altına alacakları tercihlerini gerçekleştirecekler. İpotek altına alacaklar diyorum çünkü yapacakları yanlış tercihler sonucunda kazandıkları bölümlere gidip daha sonra vazgeçmeleri mümkün olmakla birlikte, LYS sınavına bir kere daha hazırlanmaları gerekecek ve bu durum pek de tercih edilen bir yol değil.

Ülkemizde hepimizin malumu bir sınav sorunu var. Liseye giriş, üniversiteye giriş, memur olmak için kamu personeli sınavı, bu yetmezmiş gibi üzerine kurum sınavları, dil sınavları, uzmanlık sınavları, yüksek lisans ve doktora için ALES gibi anlamsız bir sınav daha vesaire… Bu sınav çokluğu veya sınavların doğruluğu ayrı bir tartışma konusu ama şu koşullar altında LYS’nin üniversiteye girecek öğrencileri belirlemede en uygulanabilir eleme aracı olduğu da muhakkak.
Üniversiteye giriş sınavına hazırlanmak ve o sınavda dilenen başarıyı göstermek kolay iş değil ama bir o kadar zor olan şey de alınan puan ile birlikte doğru bir tercih yapabilmek. Doğru tercihten kastımız üniversite seçiminden çok okunacak bölümle alakalı. Üniversiteler arasında da ciddi farklar olmakla birlikte bu yazının konusu okumak üzere tercih edilecek bölümün önemi ve bu anlamda uluslararası ilişkiler bölümüne yönelik genel bir perspektif sunabilmek.

Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu ve hatta yüksek lisansını tamamlamasına bir adım kalan bir birey olarak elbette bölümümü herkese tavsiye edebilirim. Henüz lise ikinci sınıftayken uluslararası ilişkiler okumaya karar verdiğim için hiç pişman değilim. Belki de pişman olmamamın en önemli nedeni bu bölümü okumaya kendi başıma ve henüz lise ikinci sınıfta karar vermiş olmamdır. Üniversite öğrencisi olmaya taze aday arkadaşların mevcut halini az çok kestirebiliyorum. Anne bir tarafa, baba diğer tarafa, arkadaşlar bambaşka yöne ve öğretmenler hepsinden başka alanlara yönlendirme veya yönelmesi için baskı yapmakla meşguller ve bu durum aday öğrencileri inanılmaz bir karmaşaya sürüklüyor. Tüm adaylara ilk tavsiyem herkesi dinlemeleri ancak kararlarını kendi iç seslerini dinleyerek vermeleridir. Aksi takdirde başkalarının size çizdiği bir geleceği belki de hiç istemediğiniz bir alanla meşgul olarak geçirme tehlikesi ile karşı karşıyasınız demektir.

Sizin bu karmaşanıza biraz da ben dahil olup hali hazırda hepinizi uluslararası ilişkiler okumaya davet etmişken en azından üzerime vazife olanı da gerçekleştirip biraz olsun uluslararası ilişkilerin muhtevasından bahsetmeliyim. Her şeyden önce uluslararası ilişkilerin bir sosyal bilim alanı olduğunu ve bu alanın bir laboratuarı olmadığını bilmenizi isterim. Yani bu alanda 2+2=4 şeklinde bir sistematik maalesef yok ama işin de bana göre eğlenceli tarafı bu. Mesela suyun 100 derecede kaynadığını hepimiz biliriz ama konu uluslararası ilişkiler olduğunda su bile 100 derecede kaynamayabilir. Çünkü uluslararası ilişkilerde kesin yargılar yoktur ve çalışma alanımız her zaman gridir. Eğer gri şeyleri seviyorsanız bu alan size yakındır diyebiliriz. İkinci olarak uluslararası ilişkiler adından da belli olduğu üzere Türkçe, Türkiye ve Türkiye’ye ait şeylerle yapılamaz. Dolayısıyla sizin en önce İngilizce ve akabinde başka dillere ilgi duymanız, ülkeniz dışında gelişen olaylardan etkilenmeniz ve yabancı yahut size farklı gelen herşeyi sevmeniz, sevmeseniz bile onlara meraklanmanız gereklidir. Uluslararası İlişkiler ile ilgili üçüncü önemli nokta ise çok okumaya ve bu okumalardan yazılar devşirmeye istekli olmanızdır. Tarih, politika, hukuk, ekonomi, teoloji, sosyoloji sözcüklerinden karma bir alandır Uluslararası İlişkiler ve günümüz dünyasında bireyin ilgilendiği hemen her şey, toplumsal talepler ve çıkar, güç, denge gibi kelimelerin kesiştiği yukarıda da belirttiğim gibi gri bir alandır. Özetle uluslararası ilişkiler her şeyden bir şey bilmenizi ama her şeyin içindeki bazı şeyleri çok iyi bilmenizi ve en nihayetinde her şeyden bir tanesini de çok ama çok iyi bilmenizi gerektirir.

İnsan bu kadar çok şeyi bilince herhalde her şey olur diye düşünebilirsiniz. Uluslararası İlişkiler mezunları da aşağı yukarı her şey olabilecek iş yelpazesine sahiptirler. Henüz Türkiye’de çok yeni olan think-tank diye tabir edilen düşünce kuruluşlarında uzman olarak çalışabilir, üniversitede araştırma görevlisi – asistan olarak kalmak suretiyle akademik kariyer yapabilir, uluslararası örgütler diye adlandırdığımız Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği vb. kurumlarda çalışabilir, Dışişleri Bakanlığı’nın sınavını kazanıp meslek memuru veya bilinen adıyla diplomat olabilir, özel sektörü seviyorum diyerek firmaların dış ticaret ve ihracat birimlerinde yer alabilir, medyanın dış haberler bölümünde muhabir, editör, gibi görevler alabilir, idari hakimlik sınavını başarıyla tamamlayıp hukuk alanında kariyer sahibi olabilir, kaymakamlık sınavını halledip iç işleri bakanlığı bünyesinde çalışabilir veya en olmadı bankacılığı da tercih edebilir… İşte tüm bunlar uluslararası ilişkiler bölümünden mezun olanların yapabilecekleri arasındadır. Ayrıca sivil toplum kuruluşlarında çeşitli roller de uluslararası ilişkiler mezunları için tercih edilebilir iş imkanı olabilir.

Uluslararası İlişkiler bölümüne ilişkin yukarıda saydığımız genel özelliklerden sonra belki de bu kadar geniş bir yelpazesi olan alanda nereye nasıl yönelmek gerekir sorusu akla gelebilir. Bana kalırsa Türkiye’nin koşullarını da düşündüğümüz zaman akademik alana yönelmek anlamlı olacaktır. Uluslararası İlişkiler alanında ciddi bir akademisyen ve uzman açığı olduğunu söylemek yanlış olmamakla birlikte var olan uzmanların da belirli alanlara yöneldiği ve farklı alanlarda ciddi açıkların olduğu ortadadır. Somutlaştıracak olursak eğer Türkiye’de ciddi oranda Ortadoğu, Avrupa Birliği ve Türk Dış Politikası’nın temel sorunlu alanları olan Kıbrıs, Ermeni Sorunu gibi konularda çalışmalar yapan akademisyenler olmakla birlikte günümüzün gereği olan ülke uzmanlığı açığı mevcuttur. Çin, Japonya, Brezilya, Nijerya, gibi ülkelerle birlikte Latin Amerika, Afrika, Uzak Asya gibi bölgelere ilişkin kapsamlı ve derinlikli analizlerin yapılamadığı ve bu anlamda uzman ve akademisyen açığı bilinen bir gerçektir. Küreselleşen dünyada teknolojinin gelişmesi ve bilginin çok daha kolay ulaşılabilir olması ile birlikte henüz çalışılmamış bu alanlara yönelik meraklı gençlerin uluslararası ilişkiler bölümünü seçerek bu konulara yönelmesi iş bulma konusunda sorun yaşamamalarını beraberinde getirecektir. Türkiye’nin dış politikasının kaptan köşkü olan Dışişleri Bakanlığı’nda bile henüz Ermenice, Sırpça, Arapça, Kürtçe, Afrika Dilleri vs. lisanların bilinirlik düzeyinin az olduğu düşünüldüğünde var olan sorunu bir fırsata çevirerek bu lisanların öğrenilmesine yönelmek bir uluslararası ilişkiler öğrencisi için garanti iş anlamına gelebilir.

“Neden Uluslararası İlişkiler” sorusuna verilecek cevap çok daha geniş olmakla birlikte yukarıda çizdiğimiz genel perspektif tercih yapacak adaylar açısından yeterli olacaktır. Zaten bölüme adım atıldığında meraklı ve isteyerek gelmiş olanlar bölümleri ile ilgili daha detaylı bilgilere sahip olmak için çaba gösterecek ve nihayetinde bu bilgilere ulaşacaklardır. Bundan beş yıl önce bu anlamda ancak hocaları vesilesiyle bu bilgilere erişebilecek öğrenciler için bugün Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları (TUİÇ) gibi Uluslararası İlişkilerci ve bu alana ilgi duyan gençlerin, uzman adaylarının oluşturduğu bir çatı platform, sivil toplum örgütü de artık mevcuttur. TUİÇ (www.tuic.org.tr) gibi bir sivil toplum örgütünün oluşturulmuş olması da aslında uluslararası ilişkiler öğrencilerinin yaşadığı sorunların doğurduğu temel bir ihtiyacı karşılama dürtüsüdür.

“Neden Uluslararası İlişkiler” başlıklı yazımıza bu soruyu yönelttiğimiz bazı akademisyen ve büyükelçilerin vermiş olduğu cevaplarla son vermek, alanın içinde yılların tecrübesine sahip isimlerin görüşlerini edinmek açısından yararlı olabilir. Bu soruyu yönelttiğimiz Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz: “Öğrenciler hangi dalı seçerlerse seçsinler onu sadece sevdikleri için seçmeli. Severek yapılan her is makbuldür ve başarı getirir.” cevabını verirken, Belgrat Büyükelçisi Ali Rıza Çolak: “Politikayı, diplomasiyi, gazeteciliği, akademik hayatı, vizyona sınır tanımamayı, zihinsel dinamizmi sevenler neyi seçecek ki” şeklinde bir yorum yapmıştır. Bunun yanı sıra AK Parti MKYK Üyesi, Dış İlişkiler Koordinatör Başkan Yardımcısı, TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi, Türkiye-ABD Parlamentolar arası Dostluk Grubu Başkanı ve NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Üyesi görevlerini yürütmüş ve yürütmekte olan Suat Kınıklıoğlu: “Seçmesinler ortalıkta bir sürü gereksiz sözüm ona "Uluslararası İlişkiler uzmanı" var... Bu işi hakkıyla yapacağım diyen varsa eyvallah.” şeklinde biraz sitemkâr bir yorum yaparken, TV Program yapımcılığı, gazetelerde köşe yazarlığı ve dergi yayımcılığı yapmış olan Mustafa Sami Atalay: “‎Dört yabancı dil, özellikle, yakın geçmiş tarih, sosyoloji ve hukuk üzerinde çalışma yapabilecekler ise öneriyorum... Yoksa sıradan bir üniversite mezunu olurlar... Oğluma önerim bu oldu...” şeklinde cevap vermiştir.

Yukarıda belirli alanlarda tecrübe sahibi ve uluslararası ilişkiler alanıyla ilgili önemli görevler üstlenmiş büyükelçi, siyasetçi, gazeteci isimlerin görüşlerine de yer verdikten sonra “Neden Uluslararası İlişkiler” şeklinde kafasında soru işaretleri olan üniversite adaylarına son sözümüz;  “Bu alanı seviyorlarsa ve ilgi duyuyorlarsa seçmeleridir. Girdikten sonra severim, ismi cazibeli, babam yahut annem bunu okumamı istiyor gibi yaklaşımlarla uluslararası ilişkiler okumak ve uluslararası ilişkilerci olmak pek akıl karı olmayacaktır.

NOT: Uluslararası İlişkiler okuyorum-okuyacağım diyenlere el kitabı: 
"TÜRKİYE'DE ULUSLARARASI İLİŞKİLERCİ OLMAK" 

Burak YALIM
Uluslararası İlişkiler Çalışmaları Derneği Başkanı
http://www.tuicakademi.org/index.php/yazarlar1/34-burak-yalim/3330-neden-uluslararasi-iliskiler

2 yorum:

  1. Merhaba,

    Bir noktaya açıklık getirmek isterim; uluslararası ilişkiler bölümü mezunu bir kişi, saydığınız mesleklerin yanısıra, Dışişleri Bakanlığı dışındaki tüm bakanlıklarda ve üst kurullarda kariyer memuru olarak çalışabilir. Merkez Bankası, TRT, BDDK, RTÜK, SPK, kamu bankaları, Sayıştay ve daha sayamadığım onlarca kurum ve üst kurul mevcuttur.

    KPSS sonrasında bir uluslararası ilişkiler mezununun, kamu alanında yapamayacağı meslek yok gibidir. Yazınızda özellikle mi belirtmediniz bilemiyorum lakin uluslararası ilişkiler mezunu bir kişinin Dışişleri Bakanlığı ile sınırlı kalması gibi bir durum söz konusu değil. Yazıdan böyle bir anlam çıkabilir, belirtmek istedim.

    Sevgiler.

    YanıtlaSil