Biliyorum başlık bile
içinizi gıcıklatıyor, bu adamın işi gücü yok bir fırsat bulsam da askere çaksam
diye pusuda bekliyor diye düşünüyorsunuz. Keşke mevzu o kadar naif olsaydı ve
ben askeri kendine hedef seçmiş bir meczup olsaydım. Maalesef durum öyle değil
ve bizim “En Büyük Asker Bizim Asker” sloganımız bolca nefes tüketilip
şişirilmiş bir balondan ibaret.
Bugün mahkeme “Balyoz
Davası” ile ilgili kararını açıkladı. Paşalar 18-20 yıl hapis cezalarına
çarptırıldı. Henüz her şey bitmiş değil. Yargıtay süreci var ama bizim tavrımız
net, “Yetmez ama Evet”. Türkiye eğer demokrasiyi içselleştirecekse Balyoz
davasının sonucu ancak başlangıç olabilir. Bu anlamda Ergenekon davasının
derhal sonuçlanması, Uludere faciasının sorumlularının ortaya çıkarılması,
Hrant Dink’i öldüren derin ellere ulaşılabilmesi gibi daha çok işimiz var. 27
Nisan e-muhtırasını verenlerden tutun Balyoz ve Ergenekon’u görmesine rağmen
gerekli işlemleri yapmayanlara ve ıslak imzayı kağıt parçası, lav silahını boru
addedenlere kadar daha çok yolumuz var.
Her günümüzün cenaze
ve her günümüzün acı dolu olduğu şu günlerde Balyoz davasındaki kararı
“askerleri içeri atarsanız olacağı budur” diye okuyanlar olacaktır. Hatta bu
yaklaşım birilerine çok hoş da görünebilir. Sanki hapisteki paşalar görev
başındayken “terör” yokmuş, “kayıp” verilmiyormuş gibi bir imaj da
oluşturulabilir. Ben ise şunu sormak isterim; bugün ceza alan paşalarımız
TSK’nın profesyonelleşmesiyle ilgili ne düşünüyorlardı? Çok önemli konumlarda
bulundular, yıllarca TSK’nın önemli kademelerini işgal ettiler ve 30 yıldır
devam eden terör hadisesi ile ilgili ne önerdiler? Yoksa Ahmet amca ile Ayşe
teyzenin çocuklarını şöför, haberci, berber, garson, temizlikçi ve benzer görevlerle
hem de beş kuruş para vermeden ve “vatani görev” adı altında çalıştırmakla mı
meşgul oldular? Yetmedi, biz bunu cumhurbaşkanı olarak görmek istemeyiz, Kıbrıs
davasında böyle politika olmaz, Kürt konusunu bizden başkası bilmez gibi
yaklaşımlarıyla siyaset sahnesini de diledikleri gibi kullanmaya mı çalıştılar?
Bu soruları
uzatabilir ve birbirinden vahim cevaplar bulabiliriz. Ancak bu soruları
sormamız ve cevaplarını vermemiz de bazen çok fazla bir şey ifade etmiyor.
Halen daha gençler eller üstünde, “en büyük asker bizim asker” sloganlarıyla
kışlalara gönderiliyor. Askerlik peygamber ocağı deniliyor ama “tanrımıza
hamdolsun” ile yemek yediriliyor. Her Türk asker doğuyor ve erken ölüyor. Çünkü
bir-iki aylık eğitimle eline silah alıyor ve yol-iz bilmediği dağlarda keklik
gibi avlanıyor. Anneler kına yakıyor evlatlarına ve bayrak sarıyor tabutlarına.
Üzerinde evladının yaşayamadığı vatanın sağ olmasını diliyor sonra. Bu kadar
mantıksızlık içinde zaten askerlik mantıksızlıktır kabulüne sarılıyoruz hep birlikte.
Daha da uzatalım mı?
Bugün Balyoz davasında bir karar verildi ve generallerimize paşalar gibi
yatacakları hapis cezaları atfedildi. Özden Örnek’in oğlu ve Çetin Doğan’ın
kızı televizyonlara bağlanıp duygularını paylaştı çünkü onların babalarının
hapis yatacak olması önemliydi. Ayşe teyzenin ve Ahmet amcanın çocuklarının
ölümünde nasıl ki “vatan sağolsun” deyişleri önemli ve gerisi hiç önemli
değilse işte o kadar. Ahmet amca ile Ayşe teyzenin çocukları amatördü ve öldü,
Tolga ile Pınar’ın babaları da amatördü darbe yapamadı ama bu amatörlükleri
sadece kendilerine zarar vermedi Ahmet amca ile Ayşe teyzenin de ocağına ateş
düşürdü!
Twitter:
@burakyalim