Türkiye’de herkes biraz demokrattır ve kendine göre en
demokrattır. Bizim demokratlarımız hem Atatürkçü hem demokrat, hem milliyetçi
hem demokrat ve hem muhafazakar hem demokrat olmak üzere çok çeşitlidir.
Demokrasinin özü çeşitliliğe atıf yaptığından mütevellit olsa gerek biz de bu
çeşitli demokratlık kategorilerine dağılmışızdır. Liberal demokratlar ile
sosyal demokratlar bu paylaşımda nerededir diye sorarsanız; onlar toplumun en
ücra köşelerindedir ve en silik grubu oluştururlar çünkü Atatürkçü, milliyetçi
ve muhafazakar değillerdir ve hatta bu kavramların içinin boşluğuna atıf
yaptıkları için “hain-satılmış” kategorisine girmektedir. Zaten “liberal” diye bir şey de yoktur o olsa
olsa liboştur. Sosyal demokrasi ise CHP’nin tek olamadığı ancak bıkmadan
usanmadan olacağını zannettiği şeydir.
Bir de malumunuz demokrasinin “ileri” versiyonu var. AK
Parti’nin vatana millete armağan ettiği ve hepimizin bundan mutlu olmamızı
beklediği şey işte “ileri demokrasi”. Yürürlükte olan 1982 anayasasına rağmen
hedefleyebildiğimiz “ileri demokrasi” için umutluyum zira bu dar alanda bu
kadar büyük ufuk çizmek umut arttırıyor. Her ne kadar 12 Eylül 2010 tarihinde
malum dar alanı nispeten genişletecek desteği vermişsek de bu nispi
genişlemenin yetmezliğini de haykırmıştık ve haykırıyoruz. Peki, sesimizi duyan
var mı? İşte o sesin duyulup duyulmaması biraz da malzemenin ne olduğuna
bakıyor. Bilirsiniz ses yalıtımı yapılır binalarda, yan komşuyu duymayalım
yahut sokak sesi evin içini rahatsız etmesin diye. Şimdi bakıyorum da ülkece
yalıtılmışlığımızı ve yanıltılmışlığımızı ve elbette 10 yılda 15 milyon genç
yaratmışlığımızı eksik teşebbüslü demokrasimize borçluyuz herhalde. Biz bırakın
sokaktaki seslere aşina olmayı yan komşuda ne olup bittiğinden bihaber yetiştik
ve yetiştirildik. Varsa yoksa evin içindeki tablolara, nutuklara ve babamızın
buyurduğu tek kimliğe adadık hayatlarımızı. Birisi aksi istikamette konuşunca
ailenin birliğine, evin bölünmezliğine ihanet ettiği yanılgısıyla dışladık
yahut cezalandırdık. Kısacası evlere ses girmesin diye olumlu manada kullanılan
yalıtım sistemi bizim hayatlarımızı olumsuz manada etkiledi. Kocaman bir duvar
ördük bizden farklı olana, dışarıya ve dünyaya karşı. Ve nihayetinde arkasına
demokrat sıfatı eklediğimiz –ci –cu –ist ve –izm’lerimiz oldu bizim.
Demokratlığı önceleyemedik maalesef. Atatürkçü, milliyetçi,
İslamcı/muhafazakar demokrat da olmak mümkündü ama biz içini dolduramadığımız
izm’lerimizin vesayeti altına ittik demokrasiyi. Şimdi kalkıp nerede ileri
demokrasi diyoruz ve bunu akşamdan sabaha tesis etmedikleri için birilerine
yükleniyoruz. Atatürkçü demokrat, milliyetçi demokrat ve İslamcı demokrat
kitlelerin cirit attığı bir ülkede “ileri demokrasi” ortamını tesis etmek hem
de bunca yıllık yalıtılmışlığa ve tek tipleştirmeye rağmen ne kadar çabuk ve
kolay olabilir ki? Atatürkçü olmayanı “yobaz”, milliyetçi olmayanı “hain”,
İslamcı/muhafazakar olmayanı “dinsiz-kitapsız” ilan ettiğimiz bir ortamda
bırakın ilerisini demokrasinin kendisi nasıl mümkün olacak? Kişiler Atatürkçü
olsun, milliyetçi olsun, İslamcı olsun ama bunu topluma dayatmak sevdası niye?
Biz hep birlikte Türkiye’yiz derken Türkiye’deki Ermenileri, Yahudileri,
Rumları saymaktan imtina etmekle Atatürkçü ve milliyetçi olmayanları hain ilan
etmek arasında herhangi bir fark görebiliyor musunuz? Hep birlikte Türkiye
olacaksak kimsenin etnik ve mezhep olarak kimliğine bakmayacağız, vatandaşlık
hukuku bizi eşit kılmak için tek çare. Hatırlıyorum ben küçükken ilk kez bir
uzun saçlı ve küpeli bir genç gördüğümde “satanist” demiştim. Şimdi bir sürü
satanist arkadaşım, dostum var. Demokratlık biraz büyümekle, farklılıkları
tanımakla, olgunlaşmakla ve kendinizi iç dünyanıza kapatmamakla alakalı da bir
şey. Türkiye’nin ne kadar olgunlaştığına, büyüdüğüne, kendisini dışarıya
açtığına, farklılıkları tanıdığına ben değil hep birlikte karar verelim ve
“ileri demokrasi” beklentimizi o bağlamda yeniden konuşalım isterim. Neticede
hepimiz 3’ü bir arada sevdik ve demokrasiyi Atatürkçülük, milliyetçilik,
İslamcılık/muhafazakarlık vesayetine terk ettik biraz.
Not: Demokrasiye bir adım daha yakınlaştığımız bir bayram
olması temennimle büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden ve
akranlarımın da yanaklarından öperim. J
Twitter’da takip et: @burakyalim
http://www.haberx.com/3u_bir_aradanin_vesayeti_altinda_demokratlik(19,w,12253,135).aspx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder