18 Kasım 2012 Pazar

3’ü Bir Aradanın Vesayeti Altında Demokratlık



Türkiye’de herkes biraz demokrattır ve kendine göre en demokrattır. Bizim demokratlarımız hem Atatürkçü hem demokrat, hem milliyetçi hem demokrat ve hem muhafazakar hem demokrat olmak üzere çok çeşitlidir. Demokrasinin özü çeşitliliğe atıf yaptığından mütevellit olsa gerek biz de bu çeşitli demokratlık kategorilerine dağılmışızdır. Liberal demokratlar ile sosyal demokratlar bu paylaşımda nerededir diye sorarsanız; onlar toplumun en ücra köşelerindedir ve en silik grubu oluştururlar çünkü Atatürkçü, milliyetçi ve muhafazakar değillerdir ve hatta bu kavramların içinin boşluğuna atıf yaptıkları için “hain-satılmış” kategorisine girmektedir.  Zaten “liberal” diye bir şey de yoktur o olsa olsa liboştur. Sosyal demokrasi ise CHP’nin tek olamadığı ancak bıkmadan usanmadan olacağını zannettiği şeydir.

Bir de malumunuz demokrasinin “ileri” versiyonu var. AK Parti’nin vatana millete armağan ettiği ve hepimizin bundan mutlu olmamızı beklediği şey işte “ileri demokrasi”. Yürürlükte olan 1982 anayasasına rağmen hedefleyebildiğimiz “ileri demokrasi” için umutluyum zira bu dar alanda bu kadar büyük ufuk çizmek umut arttırıyor. Her ne kadar 12 Eylül 2010 tarihinde malum dar alanı nispeten genişletecek desteği vermişsek de bu nispi genişlemenin yetmezliğini de haykırmıştık ve haykırıyoruz. Peki, sesimizi duyan var mı? İşte o sesin duyulup duyulmaması biraz da malzemenin ne olduğuna bakıyor. Bilirsiniz ses yalıtımı yapılır binalarda, yan komşuyu duymayalım yahut sokak sesi evin içini rahatsız etmesin diye. Şimdi bakıyorum da ülkece yalıtılmışlığımızı ve yanıltılmışlığımızı ve elbette 10 yılda 15 milyon genç yaratmışlığımızı eksik teşebbüslü demokrasimize borçluyuz herhalde. Biz bırakın sokaktaki seslere aşina olmayı yan komşuda ne olup bittiğinden bihaber yetiştik ve yetiştirildik. Varsa yoksa evin içindeki tablolara, nutuklara ve babamızın buyurduğu tek kimliğe adadık hayatlarımızı. Birisi aksi istikamette konuşunca ailenin birliğine, evin bölünmezliğine ihanet ettiği yanılgısıyla dışladık yahut cezalandırdık. Kısacası evlere ses girmesin diye olumlu manada kullanılan yalıtım sistemi bizim hayatlarımızı olumsuz manada etkiledi. Kocaman bir duvar ördük bizden farklı olana, dışarıya ve dünyaya karşı. Ve nihayetinde arkasına demokrat sıfatı eklediğimiz –ci –cu –ist ve –izm’lerimiz oldu bizim.

Demokratlığı önceleyemedik maalesef. Atatürkçü, milliyetçi, İslamcı/muhafazakar demokrat da olmak mümkündü ama biz içini dolduramadığımız izm’lerimizin vesayeti altına ittik demokrasiyi. Şimdi kalkıp nerede ileri demokrasi diyoruz ve bunu akşamdan sabaha tesis etmedikleri için birilerine yükleniyoruz. Atatürkçü demokrat, milliyetçi demokrat ve İslamcı demokrat kitlelerin cirit attığı bir ülkede “ileri demokrasi” ortamını tesis etmek hem de bunca yıllık yalıtılmışlığa ve tek tipleştirmeye rağmen ne kadar çabuk ve kolay olabilir ki? Atatürkçü olmayanı “yobaz”, milliyetçi olmayanı “hain”, İslamcı/muhafazakar olmayanı “dinsiz-kitapsız” ilan ettiğimiz bir ortamda bırakın ilerisini demokrasinin kendisi nasıl mümkün olacak? Kişiler Atatürkçü olsun, milliyetçi olsun, İslamcı olsun ama bunu topluma dayatmak sevdası niye? Biz hep birlikte Türkiye’yiz derken Türkiye’deki Ermenileri, Yahudileri, Rumları saymaktan imtina etmekle Atatürkçü ve milliyetçi olmayanları hain ilan etmek arasında herhangi bir fark görebiliyor musunuz? Hep birlikte Türkiye olacaksak kimsenin etnik ve mezhep olarak kimliğine bakmayacağız, vatandaşlık hukuku bizi eşit kılmak için tek çare. Hatırlıyorum ben küçükken ilk kez bir uzun saçlı ve küpeli bir genç gördüğümde “satanist” demiştim. Şimdi bir sürü satanist arkadaşım, dostum var. Demokratlık biraz büyümekle, farklılıkları tanımakla, olgunlaşmakla ve kendinizi iç dünyanıza kapatmamakla alakalı da bir şey. Türkiye’nin ne kadar olgunlaştığına, büyüdüğüne, kendisini dışarıya açtığına, farklılıkları tanıdığına ben değil hep birlikte karar verelim ve “ileri demokrasi” beklentimizi o bağlamda yeniden konuşalım isterim. Neticede hepimiz 3’ü bir arada sevdik ve demokrasiyi Atatürkçülük, milliyetçilik, İslamcılık/muhafazakarlık vesayetine terk ettik biraz.

Not: Demokrasiye bir adım daha yakınlaştığımız bir bayram olması temennimle büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden ve akranlarımın da yanaklarından öperim. J

Twitter’da takip et: @burakyalim

http://www.haberx.com/3u_bir_aradanin_vesayeti_altinda_demokratlik(19,w,12253,135).aspx

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder