Uzun
zamandır güncel siyasete yönelik tavrım Cahit Koytak'ın harika şiirine verdiği
mükemmel başlığa denk düşüyordu; "Ben yokum, beni karıştırmayın".
Hayat
serüvenimde içinden geçtiğim sürecin yoğunluğu ile birlikte bazı bıkkınlıklar
televizyon haberleri seyretmekten ileri geçmeyen bir pasifliğe itmişti.
Soranlara ısrarla "ben yokum, beni karıştırmayın" diyordum.
Dalkavukluğun
öne çıktığı, hakikatin ve liyakatin yerini günü kurtarma telaşı ve itaatin
aldığı şu günlerde, bilhassa köşe yazarlığının ve kanaat önderliğinin pespaye
bir hale dönüştüğü bu ortamda hiç değilse fikirlerine, dürüstlüğüne itimat
ettiğim nadir kalemlerden ikisinin dalkavuklarca susturulduğunu öğrenince içim
acıdı.
Kalemlerini
iktidarlara göre değil savundukları demokratik değerlere göre oynatan, en zor
zamanlarda en ağır ithamların edilmesine rağmen kalemlerinin namusuna leke
sürmeyen iki insan; Etyen Mahçupyan ve Gülay Göktürk'ün Akşam gazetesinden
uzaklaştırılması veya uzaklaşmak zorunda kalmaları utanç vericidir.
Bazıları
bu uzaklaştırılma veya uzaklaşmak zorunda kalma durumuna dair birçok farklı
örnek verebilir. Şimdi mi aklın başına geldi diye soranlar da olacaktır. Hatta
bu durumun faturasını Ak Parti'ye destek vermiş olanlara, dolayısıyla bizzat
bana da kesenler olabilir.

Ak
Parti'nin yaklaşık 15 yıllık döneme damga vurmuş olması, iktidarını güçlenerek
pekiştirmesi özellikle son 3 yıllık süreçte kraldan çok kralcılara, modern
tabirle trollere, apartçiklere maalesef yeterinden fazla alan açtı. Topyekûn
itaat ve topyekûn sadakatin ödüllendirildiği, basit yanlışları söylemenin bile
ihanetle anıldığı çeşitli örnekler yaşadık ve maalesef yaşamaya devam
ediyoruz.
İşte
tam da bu noktada Mahçupyan, Göktürk ve diğer başka kalemlerin hem hakikati
arayan hem de adaleti talep eden sorgulayıcı ve eleştirel yaklaşımlarının büyük
önem taşıdığına inanıyorum. Ak Parti'yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iktidara
geldiği günden bu zamana kadar gerçekleştirdikleri reform ve demokratikleşme
politikalarını destekleyen ve hatta bu aktörler ciddi tehditle ve dirençle
karşılaştığında omuz veren Mahçupyan ve Göktürk'ün eleştirileri ve fikirleri
bile rahatsız edici hale gelmişse gidişatın pek de iyiye olmadığını söylemek
zorundayız.
İşin
trajik yanı ise Mahçupyan ve Göktürk gibi fikir insanlarının sloganlar
üzerinden prim yapanlarca hedef alınmasıdır. Yaşadığımız Elenor Roosvelt'in meşhur
"büyük akıllar fikirleri, orta akıllar olayları ve küçük akıllar insanları
tartışır" deyişinin bir yansımasıdır. Mahçupyan ve Göktürk gibi
fikirleri tartışan büyük akıllar maalesef insanları bile tartışmayı beceremeyen
küçük akıllarca hedef gösterilmiştir.
Mahçupyan
ve Göktürk açısından durumun çok da büyütülecek bir şey olmadığını düşünüyorum
zira kendileri çok uzun yıllardır çok farklı konularda ağır bedeller ödemiştir.
Mahçupyan'ın son dönemde Ak Parti'nin politikalarına verdiği destek ve
kimliğinden ötürü hakaretlere maruz kalması, Göktürk'ün 90'lı yıllarda
başörtüsü özgürlüğü için verdiği mücadele bu duruma sadece basit birer örnek
olabilir.
Diğer
tarafta ise her iki isim de yazmaya Ak Parti döneminde başlamadıkları gibi yeni
mecralarda fikirlerini paylaşmaya, demokrasi mücadelesini sürdürmeye ve en çok
ihtiyacımız olan yapıcı eleştirel tavrı korumaya devam edeceklerdir.
Mahçupyan, Ak Parti dışında siyaset icra eden bir aktör olmadığını defalarca yazdı. O
vakit her şeye rağmen tek siyaset üreten Ak Parti'nin daralmaya mı genişlemeye
mi gideceği; %40 olsun bizim olsun itaatkâr olsun yolunu mu yoksa %70 olsun
bize oy vermese de olsun, eleştirileri ile bizi zorlasın yolunu mu seçeceği
kritik bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Mahçupyan ve Göktürk vakıaları her ne
kadar tersini söylüyor olsa da ben kapasitesine inandığım için kapsayıcı,
genişleyen bir Ak Parti ümit ediyorum. Elbette genişlemenin yolu da biraz
daralmadan, yani içerideki dalkavuk ve soytarılardan arınmaktan geçiyor.
08/02/2016 - Burak Yalım
08/02/2016 - Burak Yalım
-----------------------------------------------------------------------
Cahit
Koytak - Ben yokum, beni karıştırmayın
Akıl ve selüloz karışımı
Hamurdan yoğrulmuş kafalarınız;
Oturmuş vıdı vıdı vıdı vıdı konuşuyorsunuz,
Mezarlarınızı dillerinizle kazıyorsunuz,
Dillerinizle yalıyorsunuz mezar taşlarınızı,
Alıyorsunuz, satıyorsunuz
Kurtlarını, böceklerini birbirinizin.
Söze nereden başladınız?
Ne zaman başladınız?
Babalarınızın sulbünde mi?
Analarınızın karnında mı?
Konuşuyorsunuz, konuşuyorsunuz,
konuşuyorsunuz…
Ve bir gün o asık yüzlü melek
Perçemlerinizden tutuncaya kadar da
Besbelli, konuşacaksınız, konuşacaksınız,
konuşacaksınız…
Ama ben yokum, beni karıştırmayın!
Kulaklarımı balçıkla sıvadım ben,
Kafamın çatlaklarını,
Kalbimin deliklerini tıkadım şiirle
Sizin kuramlarınıza, söylemlerinize.
Vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı…
Bunca lafı, nerden buluyorsunuz?
Bunca vakti kimden çalıyorsunuz?
Aman ne çok şey biliyorsunuz!
Aman ne çok şey biliyorsunuz!
Teninize düşecek kurtlardan çok,
Beyninizi yiyecek kurtlardan çok, kabirde!
Kesiyorsunuz, biçiyorsunuz,
Liflerine ayırıyorsunuz sözü,
Yalanıyla, gerçeğiyle çiğnemeden
yutuyorsunuz sonra
Ve kusuyorsunuz
Sindiremediklerinizi, önümüze.
Yeter ama yeter, ölüler için de, diriler için de!
Ayıp, çünkü bakın, Tanrı konuşmak için
Sizin susmanızı bekliyor.
Hamurdan yoğrulmuş kafalarınız;
Oturmuş vıdı vıdı vıdı vıdı konuşuyorsunuz,
Mezarlarınızı dillerinizle kazıyorsunuz,
Dillerinizle yalıyorsunuz mezar taşlarınızı,
Alıyorsunuz, satıyorsunuz
Kurtlarını, böceklerini birbirinizin.
Söze nereden başladınız?
Ne zaman başladınız?
Babalarınızın sulbünde mi?
Analarınızın karnında mı?
Konuşuyorsunuz, konuşuyorsunuz,
konuşuyorsunuz…
Ve bir gün o asık yüzlü melek
Perçemlerinizden tutuncaya kadar da
Besbelli, konuşacaksınız, konuşacaksınız,
konuşacaksınız…
Ama ben yokum, beni karıştırmayın!
Kulaklarımı balçıkla sıvadım ben,
Kafamın çatlaklarını,
Kalbimin deliklerini tıkadım şiirle
Sizin kuramlarınıza, söylemlerinize.
Vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı…
Bunca lafı, nerden buluyorsunuz?
Bunca vakti kimden çalıyorsunuz?
Aman ne çok şey biliyorsunuz!
Aman ne çok şey biliyorsunuz!
Teninize düşecek kurtlardan çok,
Beyninizi yiyecek kurtlardan çok, kabirde!
Kesiyorsunuz, biçiyorsunuz,
Liflerine ayırıyorsunuz sözü,
Yalanıyla, gerçeğiyle çiğnemeden
yutuyorsunuz sonra
Ve kusuyorsunuz
Sindiremediklerinizi, önümüze.
Yeter ama yeter, ölüler için de, diriler için de!
Ayıp, çünkü bakın, Tanrı konuşmak için
Sizin susmanızı bekliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder