Aliya
İzzetbegoviç’i Türkiye’de Bosna–Hersek ile ilgisi olsun olmasın birçok
insan tanır. Hatta Türkiye’de “Bilge Kral” olarak anılan İzzetbegoviç’e
Türkiye halkınca verilen bu payeyi Bosna–Hersek’te bilen pek yoktur.
Aliya’ya ilgi sadece Bosna Savaşında sergilemiş olduğu liderlikten ve
cesaretten ötürü değil aynı zamanda onun şahsiyetinde belirginleşen
Müslüman kimliğinden de kaynaklanmaktadır. Aliya’nın Müslüman kimliği
ise eserlerinde de belirttiği üzere İslam’ı bir yaşam tarzı olarak
algılaması ve İmam Gazali’nin de işaret ettiği gibi Müslümana yakışan
güzel ahlaka sahip oluşuyla ayrıcalık ve değer kazanır. Bosna Savaşı’nın
sonlarına doğru Mostar’daki tepeye dikili olan haçı yıkacak kudrete
sahip ordusuna “hayır” diyebilen, sırf Müslüman oldukları için soykırıma
uğrayan bir halkın lideri olmasına rağmen bu vakarı üzerinde
taşıyabilen, kısacası “intikam almaya muktedirken affetmeyi bilen” bir
şahsiyettir Aliya.
Bosna–Hersek’te,
zaman zaman rahmetliyi eleştirenler de olmakla birlikte her sağduyulu
etnik kesimin dahi saygı duyduğunu biliyoruz. Esas olanın bu olduğunu,
sevgide serbestlik ve yapılan fedakârlıklar için saygıda mecburiyet
olduğunu bilmek gerekiyor. Fakat Aliya’nın en çok takdir edilmesi
gereken yanı belki de hep gözden kaçırılıyor. Aliya bir Bosna – Hersek
aşığıydı ve Bosna–Hersek’i sadece Müslüman Boşnaklardan ibaret
görmüyordu. Aliya’nın Bosna–Hersek aşkının ifadesi, Hırvatlar ve
Sırplarla birlikte derin bir hoşgörünün hâkim olduğu barış içerisinde
bir yaşamdı. Buna inanır ve hayal ederken her defasında Müslüman Boşnak
halkının aynı acılara maruz kalmaması için güçlü olması gerekliliğinin
de altını çizerdi. Kısacası Aliya sadece bir siyasi lider değil aynı
zamanda güzel ahlakı yaşama çabasında olan bir Müslüman, bölünmüşlük
değil birliktelikten kuvvet arayan bir filozof ve önce kendi müdafaasını
sonra da halkının savunmasını yapan bir avukattı.
Aliya
İzzetbegoviç’i yukarıdaki özellikleri ile bilir ve tanırken
Saraybosna’ya yaptığım ziyarette ancak kabrini ziyaret etme şansım
olacağını düşünüyordum. Aliya’nın mirasına dokunabileceğim, geniş
kitaplığını inceleyip çalışma alanını ve şahsi eşyalarının bir kısmını
görebileceğim aklıma gelmezdi ama oldu. Bosna–Hersek’le İlişkileri
Geliştirme Merkezi Vakfı’nı (BİGMEV) ziyaret ettiğimde o binanın 1997 –
2003 yılları arasında, yani Aliya İzzetbegoviç rahmetli olana kadar
İzzetbegoviç ailesince kullanıldığını öğrendiğimde ilk önce inanamadım.
Binanın ikinci katında Aliya İzzetbegoviç’e ait kısımların anı evi
şeklinde korunduğunu ve Aliya’dan kalan mirasın bir kısmının Aliya’nın
oğlu ve Bosna–Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyesi Bakir
İzzetbegoviç’in müsaadesi ile BİGMEV tarafından emanet alındığını
görünce çok heyecanlandım. Bu heyecan dolu ziyaret Aliya’nın yaşadığı
yerin havasını solumaktan ziyade ne kadar tevazu sahibi bir insan
olduğunu da göstermiş oldu. Çeşitli ülke liderlerinin mal varlıkları ve
hazinelerini gözlerimizin önüne açıkça seren Arap Baharı sürecinin
yaşandığı şu günlerde Bosna–Hersek’e liderlik etmiş Aliya
İzeetbegoviç’in son günlerini geçirdiği evi gördüğümde ilk aklıma gelen
Aliya’nın güzel ahlakının yaşamına da net bir şekilde yansıdığı oldu. Bütün
dünyada siyaset kurumunun yolsuzluk, hırsızlık ve şahsi zenginleşme ile
halk arasında anılıyor olduğu şu zaman diliminde Aliya İzzetbegoviç
gibi bir siyasetçinin de var olduğunu görebilmek en azından umutlarımın
diri kalmasına vesile oldu.
Rahmetli
Aliya’nın mütevazı yaşam köşesini olduğu gibi koruma gayreti ve
endişesi güden BİGMEV’in hem misyonu hem de vizyonu açısından Aliya’nın
yaşam alanında iç içe faaliyet gösteriyor olması çok manidar. “Kalp
bedene, beden de kalbe tesir eder” gibi anlamlı bir deyişin BİGMEV’in
çalışma alanı olarak Aliya İzzetbegoviç’in yaşam alanını seçmesi ile çok
ilgisi olduğunu düşünüyorum. BİGMEV hali hazırda yaptığı çalışmalar ve
geleceğe ilişkin projeleri ile etten kemikten oluşan bedeni temsil
ederken Bosna–Hersek’in başkenti Saraybosna’da çalışmalarını yürütmek
için düzenlediği mekân Aliya İzzetbegoviç’in aziz hatırasını taşıdığı
için bir anlamda kalp işlevini görmektedir. Burada küçük bir nüansı da
belirtmeden geçmemek gerekiyor. Binanın garaj kısmının da çalışma
ofisine dönüştürülmesi her ne kadar Steve Jobs’ın Apple örneğinden
esinlenerek olmasa bile Bosna – Hersek için yeni fikirler, yeni
yatırımlar ve belki de dünyaya mal olacak keşifler gerçekleştirebilmeyi
amaçlayan BİGMEV’in binasında sembolik bir anlam ifade ettiğini
söyleyebilirim. BİGMEV’in temel amacı adından da belli olduğu üzere
Bosna – Hersek ile ilişkileri geliştirmek. Ancak BİGMEV bu misyonu
gerçekleştirirken ne olursa ve nasıl olursa olsun mantığıyla değil,
doğru yere doğru kişi ile ve stratejik bir planlama doğrultusunda
yatırımların gerçekleştirilmesi çabasında. Çünkü BİGMEV konuya sadece
yatırım amaçlı bakmıyor, bunun yanında ilişkilerin tüm boyutları ile
geliştirilebilmesi ve çok iyi tanıdığımızı düşündüğümüz Bosna–Hersek ile
Türkiye arasında sağlam bir köprü kurmayı amaçlıyor. Hal böyle olunca
da BİGMEV dar bir vizyondan çok tıpkı Aliya İzzetbegoviç gibi geniş bir
bakış açısı ile Bosna–Hersek’i tüm etnik ve dini gruplardan oluşan bir
bütün olarak görüyor. Dolayısıyla BİGMEV Bosna–Hersek’e yatırım
yapılmasını teşvik ederken sadece Müslüman Boşnakları değil aynı zamanda
Katolik Hırvatlar ve Ortodoks Sırpları da birer eşit ortak olarak
görüyor. Kalbin bedene bedenin de kalbe tesiri işte bu noktada anlamını
bulmuş oluyor. Aliya İzzetbegoviç gibi Bosna–Hersek’e bütünüyle âşık
olan bir kalp ve BİGMEV gibi genç, dinamik, çalışkan bir lider ve
ekipten oluşan bir beden. BİGMEV’in çalışma ekibinde ve hatta yönetim
kurulunda bulunan Bosna–Hersek vatandaşları bu çalışmaların yapılmasında
gerek dil problemini çözmek gerekse ülkeyi bizzat içinden bilen kişiler
olarak daha kolay hareket edilmesini sağlamak noktasında çok önemli bir
işlev görüyor.
Bosna–Hersek’in
karmaşık görünen bürokrasisini yatırımcılar için kolaylaştıran,
Bosna–Hersek’e sömürülecek bir zenginlik olarak değil, çok etnikli
yapısının oluşturduğu zengin kültürü ve doğal güzellikleri üzerinden
dünyaya tanıtılması gereken bir ülke anlayışı ile yaklaşan BİGMEV,
Bosna–Hersek’te sahip olduğu güçlü ağa rağmen çalışmalarını mütevazı bir
şekilde sürdürmeye çaba gösteriyor. BİGMEV Bosna–Hersek denildiğinde
akla ilk önce soykırım ve savaşın değil Avrupa’nın merkezinde farklı
etnik grup ve dinlerin bir arada yaşayıp kültürel zenginlik oluşturduğu
ve seyahat edilip görülmesi gereken en önemli turistik merkezlerden
birinin gelmesi için Bosna–Hersek’in bir çekim merkezi olması
gerektiğine inanıyor. Bunun da ancak Bosna–Hersek’in var olan zengin
kaynaklarının dinamik bir şekilde kullanılarak Bosna–Hersek’in ekonomik
anlamda kalkınması ile mümkün olabileceğini düşünüyor. Bu anlamda da
hepimizin diline pelesenk olan “Bosna’yı Seviyorum” cümlesini eyleme
geçirmek için Türkiyeli yatırımcıları Bosna–Hersek’e yatırım yapmaya
davet ediyor, davet etmekle kalmadığı gibi adeta bir danışmanlık hizmeti
vererek yatırım alanlarını tespit edip hangi strateji izlenirse
yatırımın daha kolay gerçekleştirileceğini de bizzat gösteriyor.
Bosna–Hersek’e
gerçekleştirdiğim seyahatte Aliya İzzetbegoviç’in yaşadığı evde zaman
geçirebilmek duygusal tatminden öteye geçerek BİGMEV’in çalışmalarını
yakından tanımamla daha anlamlı hale geldi. Aliya İzzetbegoviç’in
yaptıklarına ve bıraktığı hatıralara bakarak, sırf o mirasla yetinerek,
tatmin olarak günü geçirmek mümkün değil. BİGMEV ekibi bunun çok net
farkında. Farkında olduğu için de her yeni günde yeni projeler
geliştirmek ve bu projelerle Bosna–Hersek’e hizmet etmek için çalışıyor.
Başarılı olmamaları için hiçbir neden yok çünkü hem kalp hem de beden
birbirine pozitif yönde etki ediyor. Beden (BİGMEV) kalbe âşık olup
yerinde saymıyor kalp de (Aliya) bedenin işlevini ve hareket alanını
sınırlamıyor.
Burak YALIM
UİÇ Derneği Başkanı
http://www.tuicakademi.org/index.php/yazarlar1/34-burak-yalim/2602-aliyanin-hatiralari-ile-ic-ice-turkiye-bosnahersek-iliskilerini-gelistirmek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder